29 Aralık 2006

Mutlu Yıllar!



Evettt yolculuk günü geldi çattı, daha valizimi tam hazırlayamadım bile, eve gider gitmez toparlanıp annişimle yola çıkıp Zdravstvuite Moscow diyeceğiz :) Canım babamla hasret gidereceğim için çok mutluyum! Bir de inşallah bir aksilik çıkmazsa Merail ile tanışacağız, ayyy çok heyecanlıyım, ilk blog arkadaşımla tanışma firsatı buluyorummmm!!!! Döner dönmez de ayağımın tozuyla tatlı blog arkadaşım Özlemciğimin düğününe katılacağım, onu da ilk defa düğün gecesi gelinlikler içinde göreceğim için ayrıca çok heyacanlıyım!!! 2007 yeni arkadaşlıklar yılım olucak sanırım heyoooo :)
Bu arada üstteki fotoğraf 2004 yılında çekilmişti, bakıyorum da o zamandan bu zamana ne kadar çok şey değişmiş, ayrılıklar, hüzünler, ağlamalar, bunalımlar yerini çok daha güçlü ve daha huzurlu bir Sibel'e bırakmış, ne güzel... Umarım 2007 yılında da bu böyle devam eder...
Tatlı ailem, canım arkadaşlarım (gerçek & blog hepiniz dahilsiniz!) yeni yılda tüm beklentilerinizin gerçekleşmesini diliyorum, herşey gönlünüzce olsun, ben gelene kadar kendinize iyi bakın oldu mu? Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum ve iyi şeyler dilemeye devammmm diyorum, MUTLU YILLARRRRRR :)

24 Aralık 2006

Bu haftasonu dinlenemedim hic...

Yorucu bir gundu ama yatmadan once minik tuylu canavarimla oynamak tum stresimi aldi goturdu, biz yatiyoruz simdi, hepinize iyi geceler...

22 Aralık 2006

Contemporary Istanbul


Lütfi Kırdar'da dün başlayan ve pazar gününe kadar devam edecek olan "Contemporary Istanbul" fuarı 150’yi aşkın sanatçının resim, heykel, fotoğraf, video art ve dijital sanat eserlerine ev sahipliği yapacakmış. Bu sanat fuarında Andy Warhol, George Baselitz, Keith Haring, Robert Rauschenberg, Roy Lichtenstein ve Alex Katz gibi çağdaş ustaların eserlerinin yanı sıra yeni sanatçıların eserlerine de yer verilecekmiş. Bu fuarı gezmek isterdim doğrusu ama ne yazık ki bu haftasonu cumartesi & pazar tüm gün eğitimde olacağım için gitme fırsatım yok ama ilgilenenlere duyurulur...

18 Aralık 2006

İşte Bond Kızları

Blogger problemi çözülmüş, artık şirketten de sayfama girebiliyorum, heyoooo çok mutluyum:) Böylece haftaya keyifli başlamış oldum!!!
Cuma akşamı çekilen fotoğrafımızı ekledim şimdi hemen, ayyy ben bayağı bir frikik vermişim ama çok şükür görünürde hiç selülit yok karizma yerlerde değil yani :) Bu arada böyle güldüğümüze bakmayın sinirden ağlayacaktık aslında ya bir partiye herkes eşiyle mi gelir, bizim dışımızdaki herkes koluna sevgilisini/eşini takmış salına salına havasını attı, bir biz böyle sap gibiydik, kaderimize lanetler okuyarak evimize geri döndük yani hiii hiii :)
Hepinize harika bir hafta diliyorummmm!!!!

12 Aralık 2006

Aslında bu bizim normal halimiz :)

Biz ikimiz... Noni ve Nilly... Çok normal kardeşlerizdir biz... O yeri gelir benim annem olur, ben de yeri gelir onun akıl hocası olurum... Kimi zaman birbirimizin dert ortağı oluruz. Kah güler kah ağlarız... İşte biz böyle hisli, böyle duygusal kardeşlerizdir... Kimse bilmez bizim bu halimizi...




Canım ablam seni çok seviyorum, sen birtanesinnnnn!!!!!!

11 Aralık 2006

Siyah Beyaz...



İyilik perimin bundan 1 buçuk ay kadar önce çektiği fotoğraflar; bendeniz ve de prensim Tekir...

10 Aralık 2006

Haftasonu Özeti...


Bu haftasonu çok keyifli geçti, tabii her cumartesi olduğu gibi güne Çamurhane ile başladım ama bu sefer annem ve anneannemle kahve keyfi yaptığım için biraz geç gittim :) Seramiğe çok sevdiğim bir arkadaşımla gidiyorum, ben ona iyilik perisi diyorum çünkü sevgi dolu kocaman bir kalbi var, yüreğinin güzelliği yüzüne de yansımış bir iyilik perisi o. Onunla atölyede sırlama işlerimizi yaptıktan sonra gevşemiş bir şekilde çıkıp Mia Mensa'da çok keyifli bir akşam yemeği yedik. (İyilik perim salı akşamı iş çıkışı Marks&Spencer'ın önünde buluşuyoruz unutma sakınnn, bak burdan da hatırlatmamı yapıyorum!!!) Daha sonra ben çok uzun süredir görüşmediğim, aramın açık olduğu bir kız arkadaşımla buluştum. Oturup onunla kozlarımızı paylaştık, eski defterleri açtık, hesabımızı gördük ve bu anlaşmazlık defterini bir daha hiç açmamak üzere kapattık. Ben her zaman açık olmaktan yanayım, aslında biz bu konuşmayı çok daha önceden yapmalıydık, bizim gibi herşeyini paylaşan iki dosta bu sessizlik yakışmadı ama yine de önemli olan dostluğu kaldığı yerden zedelemeden devam ettirebilmek, umarım bir daha aramızda böyle tatsızlıklar hiç yaşanmaz...
Bugün ise "bütün kızlar toplandık, toplandık, toplandık...." şarkıları eşliğinde ailenin tüm bayanları toplanıp (Mertçim senin dışında tabii!!!) Maşukiye'ye gidip biraz doğayla içiçe oluverdik.



Tatlı annemle nazar değmesin çok iyi anlaşırız, burda böyle sakin durduğuna bakmayın sakın o ailemizin Çılgın Mevdoşu'dur, canım annem alttaki gibi her zaman böyle neşeli ol sen olur mu?
Söylemesi ayıp ama yukardaki mıhlamanın yarısı benim midemde şu anda, ama napıyım çok seviyorum ve dayanamıyorum, inşallah bir iki kilo almama neden olmuştur bugün :) 
Bu şekercikte biz yemek yerken bize eşlik etti, çok tatlı birşeydi, biz de bu masum surata dayanamayıp masamızdaklerle onun da karnını bir güzel doyurduk :) 
Gezimizin sonunda gördüğüm bu tabela beni çok şaşırttı, hayatımda ilk defa abaza peyniri diye birşey duyuyorum, açık olsaydı nasıl bir peynir olduğunu sorucaktım (acaba içine şap mı katıyorlar!!!!) ama malesef kapalıydı, herkeste bu peyniri yemeye cesaret edemez sanırım hiii hiii :) Yoksa yukarda yediğim şey bu peynirden mi yapılıyor eyvaaahhhhhhhhh :P
İşte bir haftasonu da böylece bitmiş oldu, bakalım bu hafta hepimize neler getirecek?

07 Aralık 2006

Beğendiğim Hatunlar




Biraz da beylerin gönlünü yapalım ve biz kızlar kıskançlığımızdan çatlayalım, buyrun bakalım...

06 Aralık 2006

Yoğun günlerden biri...



Bugün yoğun bir gün, yapmam gereken işler beni bekliyor ama bunlara başlamadan önce güzel bir parçayla günü açmak istedim, hepinize harika bir gün diliyorum...

04 Aralık 2006

Kızlar pazar yürüyüşünde...


Bugün canım annem ve de tatlı anneannem ile üç kuşak birarada keyifli bir pazar günü geçirdik. Birlikte önce Hidiv Kasrı'na gittik ve biraz doğa yürüyüşü yaptık, ardından Kanlıca'da oturup çay içtik. Aslında hava çok daha güzel ve güneşliydi ama fotoğraflarda biraz kapalı çıkmış. Tüm olumsuzluklarına rağmen bu şehri çok sevdiğimi bugün bir kez daha anladım... p.s. Bu arada Banucum işte benim saçımın açık hali, tam bir Bonus kafayım ühüüü neden ben kıvırcık doğmuşum ki? Her sabah yıkaması, şekle sokması, bakımı vs.. herşeyi zor bu saçların, benim de tek hayalim düz saçlara sahip olmak :(

03 Aralık 2006

Veee Huzurlarınızda Miss İbiş 2006!


Evet en sonunda açıklıyorum ben çok ama çok ibiş bir kızım :) Bunu bugün bir kez daha anladım, neden mi? Bugün yine Çamurhane'deydim, tatlı hocam Asuman Hanım sayfamı okumuş, yanıma usulca gelerek bana o "kurabiye" değil "bisküvi" dedi. Ben başta anlamadım, meğer blog'umda fırından çıkan ilk işe bisküvi demem gerekirken ben kurabiye demişim!!! Rezil oldum r-e-z-i-l!!!! O anda parmağımı kaldırıp ama örtmenim ikisi de aynı şey değil mi demek istedim hii hiiii :) Tabii kulaklarıma kadar kıpkırmızı oldum ama bir yandan da çok güldüm kendime. Bugün buna gülünce aklıma Amerika'da yaşadığım günler geldi...Ordaki ilk senemde bir akşam kalabalık bir grup yemeğe çıkmıştık. Bir arkadaşımın Amerikalı kız arkadaşı beni başka bir zaman için tapas gecesine davet etmişti ama ben yine bir ibişlik örneği göstererek "tapas"ı "topless" anlamış ve korkmuş gözlerle kıza asla böyle bir geceye katılmayacağımı söylemiştim. Tabii başta kızcağız birşey anlamamış ben de ona saf saf asla üstsüz şekilde bir yere gitmem diye açıklama yapmaya başlayınca kahkahayı basmıştı. Bugün fırından çıkan ilk işe bisküvi denildiğini öğrenmem gibi işte o gece de tapas'ın aslında ispanyol mezeleri anlamına geldiğini çok iyi bir şekilde öğrenmiştim :)

01 Aralık 2006

Girls Night Out

Bugün inanılmaz yoğun bir gün oldu, şimdi yavaş yavaş masamı toparlayıp çıkıcam. Eve gidince akşam için hazırlanıp arkadaşlarımla güzel ve keyifli bir gece geçirmeyi planlıyorum...Hepinize huzur dolu bir haftasonu dilerimmmm :)

Huzur doldum...

Dün kafein dolu bir günün ardından kendimi Çamurhane'de buldum. Hafta içi akşam saatine de ders konulması sanırım en çok bana yaradı böylece haftanın 2 günü atölyede çalışma fırsatı bulabilicem. İşin en ilginç tarafı günü uykusuzluk içersinde zar zor bitiren ben atölyeden içeri girer girmez birden canlandım ve tüm yorgunluğum anında uçup gitti. Akşam 10 buçuğa kadar bienale göndereceğim işle uğraştım ama henüz tamamlanmadığı için fotoğrafını çekmedim. Zaten kafamda tasarladığımı gerçekten ortaya çıkartabilmem için fırınlanması da beklemem gerekecek. Bugün de Chet Baker'ın çok sevdiğim bu şarkısı ile güne başlayarak huzur dolu ruh halimin devam etmesini istedim: Hepinize şimdiden harika bir haftasonu dilerim.

29 Kasım 2006

Bu da benim prensim!

Banu'nun Paris'ini, Berna'nın yeni minişini ve Merail'in kızını sayfalarında görünce dayanamadım ben de dün akşam benim prensimin yani Tekirimin (diğer adı Bekir) resimlerini çektim. Burda çok ters bakmış kameraya, ehh birazcık huysuzdur kendileri. Sadece beyefendi istediği zamanlarda sevebilirim onu, yoksa hiç pas vermez. Ama bilseniz benim prensim neler neler çekti. Daha 1 yaşındayken 10. kattan düştü, 3 bacağı kırıldı, ameliyatlar oldu, uzun süre yürüyemedi, tuvaletini yapamadı, altını bir bebek gibi bezledik, yemeğini hep biz yedirdik. Çevremizdeki herkes aman yaşamaz bu uyutun siz en iyisi dedi ama biz yılmadık, ölürse de kollarımızda ölsün dedik ve asla böyle birşeyi aklımızdan geçirmedik. İyi ki de geçirmemişiz çünkü prensim şimdi 18 yaşında. Bu arada 18 yıldır bana katlanabilen tek erkek olduğu için ayrıca bir madalyayı hakediyor bunu da belirtmeden geçemiycem :) Bir de ben asla kedilerin nankör oldukları fikrine katılmıyorum, neden mi? Çünkü onlar da sevgilerini çok farklı belli ediyorlar. Mesela Tekir ben hangi odaya gidersem beni takip eder (hatta bazen abartıp klavyenin üstüne bile yatar bana yazı yazdırmaz) her sabah 6'da benimle birlikte sanki o da işe gidecekmiş gibi kalkar, oturur beni izler, bazen kapıya kadar uğurlar beni bazen uykusu gelir dayanamaz yatıp horul horul uyumaya devam eder (evet bu arada kendisi gerçekten horlar şaka değil yani!!!). Kısacası prensim anlatmakla bitmez... Yemyeşil gözleriyle hayatımda yer aldığı için kendimi çok şanslı hissediyorum, ve herkesin kedi, köpek, kuş ne olursa olsun hayvan sevgisini bir kere tatmaları gerektiğini düşünüyorum...

ps: Flash ile çekince oğlumun gözleri aynen Exorcist filmindeki küçük kız gibi çıktı bu yüzden diğer 2 fotoğrafı flashsız çektim...

28 Kasım 2006

Neyseki herşey yoluna girdi :)

Bugün ofiste çok önemli bir detayı atladığım için başım birazcık derde girdi, hatamı geçte olsa telafi edebildim. Moralim bozuk olsun, aklım bir karış havada olsun ya da o gün günümde olmasam bile şu ana kadar hiçbir işimi aksatmamıştım, böyle birşey başıma ilk defa geliyor... Belki de daha dikkatli olmam konusunda bu bana bir uyarı oldu... Neyse gelelim bu şirin kediciğe... Haftasonu kendime bu şirin ajandayı aldım, içinde birbirinden tatlı kedi resimleri var. 2007 yılı için ofiste kullanacağım ajandamın daha sevimli, daha iç açıcı olmasını istedim. Hem böylece tüm notlarımı aksatmadan yazacağım için bugünkü gibi bir problemi de 2007 yılı içersinde yaşamayacağımı düşünüyorum (umarımmm!!!) Hepinize güzel bir gün diliyorum :)

27 Kasım 2006

Artık daha renkli giyinmeye çalışıyorum...

Son zamanlarda stilime olabildiğince renk katmaya çalışıyorum, dolabıma bakınca siyahlar, kahve tonları ve bejler görmekten, sürekli düz renkler giymekten sıkıldım artık. Sex & The City'de Carrie Bradshaw'a bayılıyordum, bir sürü renkleri farklı şekillerde kombinliyordu ama ben o şekilde giyinsem kesin rüküş durur benim üzerimde...
Ama artık bu tekdüze giyimi biraz kırmaya başladım, iş hayatımda da sıradan olmamaya gayret ediyorum, tamam belki stil ikonu değilim ama yine de herkes gibi giyinmemeye özen gösteriyorum. Sanırım geçenlerde bu işi birazcık abarttım çünkü siyah kalem etek ve siyah gömleğimle canım ablamın aldığı bu pembe kadife kemer ve yeşil ayakkabılarımı giydim. Tam bir renk cümbüşü içindeydim yani :) Renk konusunda sizin de yaratıcı fikirlerinizi bekliyorum kızlarrrrr!!!!

26 Kasım 2006

Bunlar benim ilk işlerim...

Cumartesi gündüz Çamurhane'deydim, burayı o kadar çok seviyorum ki anlatamam. Kapısından içeri girdiğim andan itibaren tüm sorunlarım, endişelerim, tasalarım atölyenin dışında kalıyorlar sanki... Aslında burası benim meditasyon merkezim, burada beynimi tamamen sıfırlıyorum ve 5 saatin sonunda çıktığımda kendimi çok daha pozitif hissediyorum. İlk eserim bu oval meyve tabağı, tamamen bitince nasıl gözükecek merak ediyorum. Daha sonra kalıba çamur basma yöntemiyle bu mask ve meleği yaptım. Geçen hafta rölyef tekniği ile başladığım zenci kadını ise tatlı hocam Asuman İnan'ın yardımlarıyla bu hafta bitirdim, tüm bu işlerim fırınlanmak üzere şimdi beklemedeler, kurabiye (1. fırınlamadan çıkan işlere kurabiye - işte sibel'in ibişliğine bir örnek; aslı kurabiye değil "bisküvi" olmalı yanlış yazmışım pardonnn - deniyormuş) olduktan sonra da sırlama daha sonra da 2. fırınlama kısmına geçicez. Bu arada Arjantin'de düzenlenen bienale yaptığımız işleri gönderme kararı aldık, haftaya yeni bir projeye başlıyorum, umarım kafamda tasarladığımın aynısını yapabilirim, ama dereceye giremesem bile yaptığım işin bir katalogda yer alacak olması beni çok heyecanlandırıyor, şimdiden içim kıpır kıpır :) Hepinize güzel bir hafta dilerim...

24 Kasım 2006

Kardeşler :)

Evettt yukarıda görmüş olduğunuz resim ablamla ben küçükken çekilmiş, ablamın suratındaki muzur ifadeye bakar mısınız ben ağlarken nasıl da gülmüş ahhh ahhh neler neler çektim bir ben bilirim!!! Şimdi bir de aşağıdaki fotoğrafa bakın prenseslerim Selin ve Derin parkta ne de güzel oynamışlar yorumu sizlere bırakıyorum artık :))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...