
Geçen hafta aldığım Işık Menderes'in "İmdat, Üstat Aranıyor!" kitabını hayata benim gibi pozitif pencereden bakmaya gayret eden ve ruhundaki ilahi gücü yeniden keşfetmeye çalışan herkese kesinlikle okumalarını tavsiye ediyorum.
Bir zamanlar uzak bir diyarda güçlü ve gururlu bir kral yaşarmış. Başarıları ve dindarlığıyla övünen kral, eşsiz güzellikte bir tapınak inşaa ettirmeye karar vermiş. Ülkenin en yetenekli mimarları, mühendisleri ve ustaları bu iş için seçilmiş. Görkemli yapının tasarlandığı ihtişama kavuşması yıllar almış. Kal, tapınağın açılış gününü saptayıp azimle dua etmeye başlamış. Biricik arzusu o gün Tanrı'nın gelip mabedi kutsamasıymış.
Günlerce dua ettikten sonra, bir gece rüyasına giren melek ona şöyle seslenmiş:
"Açılış şöleni için başka bir gün seçsen iyi olur..."
Kulaklarına inanamayan kral sormuş: "Neden, nasıl yani?..."
"Çünkü Tanrı, aynı gün başka bir mabedi kutsayacak."
Ülkenin en muhteşem tapınağını sadece kendisinin yaptırabileceğine inanan kral donup kalmış. "Peki nerede bu?" diye sormaktan da kendini alamamış.
Melek, tapınağın bulunduğu köyün ismini verince kral derhal tebdil-i kıyafet yollara düşmüş. Yolculuk birkaç gün sürmüş. Köye varınca etrafı dikkatle süzmüş. Aradığına benzer bir yapı göremeyince, kendisinin orada ne yaptığını merak eden köylülere: "Burada görkemli bir tapınağın olduğunu işitmiştim," diye izah etmiş, "Onun yerini bilen var mı?" Adamın kör ya da deli olduğunu düşünen köylüler, köyün dışında yaşayan Poosalar adlı bir mistiğe danışmasını tavsiye etmişler. Kral, yıkık dökük bir kulübeyi mesken tutan mistiği bulduğunda sorusunu yinelemiş. Poosalar, bilmiyorum gibilerinden başını sallayınca, hükümdar diretmiş: "Mümkün değil! Geçenlerde rüyama giren bir melek burada eşsiz bir tapınak inşa edildiğini, Tanrı'nın da buraya gelerek onu açılış gününde kutsayacağını söylemişti." Poosalar'ın gözleri dolmuş. Sevinç ve sevgiyle saatlerce ağladıktan sonra: "Ben fakir bir adamım," demiş, "Yıllar boyunca Tanrı için bir tapınak yapmayı hayal etmiştim. Param olmadığından, onu zihnimde inşa etmeye karar verdim. Her gün bir taş koydum, bir sütun diktim, ya da mermerlerinden birini oydum. Bittiğinde de, Tanrı'nın gelip onu kutsamasını diledim. Artık biliyorum, O, benim tapınağıma gerçekten gelecek!"
Dindarlığın asıl anlamını ilk kez kavrayan kral, adamın önünde saygıyla eğilmiş ve şöyle demiş: "Ben de aynısını yaptım. Ama, benimkisi kibirle inşa edildi. Amacı, sanırım gösterişti... Oysa, seninkinin her bir taşına yüreğindeki aşk şekil verdi. Doğal olarak da Tanrı, senin tapınağına gelmeyi seçti."