29 Kasım 2006

Bu da benim prensim!

Banu'nun Paris'ini, Berna'nın yeni minişini ve Merail'in kızını sayfalarında görünce dayanamadım ben de dün akşam benim prensimin yani Tekirimin (diğer adı Bekir) resimlerini çektim. Burda çok ters bakmış kameraya, ehh birazcık huysuzdur kendileri. Sadece beyefendi istediği zamanlarda sevebilirim onu, yoksa hiç pas vermez. Ama bilseniz benim prensim neler neler çekti. Daha 1 yaşındayken 10. kattan düştü, 3 bacağı kırıldı, ameliyatlar oldu, uzun süre yürüyemedi, tuvaletini yapamadı, altını bir bebek gibi bezledik, yemeğini hep biz yedirdik. Çevremizdeki herkes aman yaşamaz bu uyutun siz en iyisi dedi ama biz yılmadık, ölürse de kollarımızda ölsün dedik ve asla böyle birşeyi aklımızdan geçirmedik. İyi ki de geçirmemişiz çünkü prensim şimdi 18 yaşında. Bu arada 18 yıldır bana katlanabilen tek erkek olduğu için ayrıca bir madalyayı hakediyor bunu da belirtmeden geçemiycem :) Bir de ben asla kedilerin nankör oldukları fikrine katılmıyorum, neden mi? Çünkü onlar da sevgilerini çok farklı belli ediyorlar. Mesela Tekir ben hangi odaya gidersem beni takip eder (hatta bazen abartıp klavyenin üstüne bile yatar bana yazı yazdırmaz) her sabah 6'da benimle birlikte sanki o da işe gidecekmiş gibi kalkar, oturur beni izler, bazen kapıya kadar uğurlar beni bazen uykusu gelir dayanamaz yatıp horul horul uyumaya devam eder (evet bu arada kendisi gerçekten horlar şaka değil yani!!!). Kısacası prensim anlatmakla bitmez... Yemyeşil gözleriyle hayatımda yer aldığı için kendimi çok şanslı hissediyorum, ve herkesin kedi, köpek, kuş ne olursa olsun hayvan sevgisini bir kere tatmaları gerektiğini düşünüyorum...

ps: Flash ile çekince oğlumun gözleri aynen Exorcist filmindeki küçük kız gibi çıktı bu yüzden diğer 2 fotoğrafı flashsız çektim...

28 Kasım 2006

Neyseki herşey yoluna girdi :)

Bugün ofiste çok önemli bir detayı atladığım için başım birazcık derde girdi, hatamı geçte olsa telafi edebildim. Moralim bozuk olsun, aklım bir karış havada olsun ya da o gün günümde olmasam bile şu ana kadar hiçbir işimi aksatmamıştım, böyle birşey başıma ilk defa geliyor... Belki de daha dikkatli olmam konusunda bu bana bir uyarı oldu... Neyse gelelim bu şirin kediciğe... Haftasonu kendime bu şirin ajandayı aldım, içinde birbirinden tatlı kedi resimleri var. 2007 yılı için ofiste kullanacağım ajandamın daha sevimli, daha iç açıcı olmasını istedim. Hem böylece tüm notlarımı aksatmadan yazacağım için bugünkü gibi bir problemi de 2007 yılı içersinde yaşamayacağımı düşünüyorum (umarımmm!!!) Hepinize güzel bir gün diliyorum :)

27 Kasım 2006

Artık daha renkli giyinmeye çalışıyorum...

Son zamanlarda stilime olabildiğince renk katmaya çalışıyorum, dolabıma bakınca siyahlar, kahve tonları ve bejler görmekten, sürekli düz renkler giymekten sıkıldım artık. Sex & The City'de Carrie Bradshaw'a bayılıyordum, bir sürü renkleri farklı şekillerde kombinliyordu ama ben o şekilde giyinsem kesin rüküş durur benim üzerimde...
Ama artık bu tekdüze giyimi biraz kırmaya başladım, iş hayatımda da sıradan olmamaya gayret ediyorum, tamam belki stil ikonu değilim ama yine de herkes gibi giyinmemeye özen gösteriyorum. Sanırım geçenlerde bu işi birazcık abarttım çünkü siyah kalem etek ve siyah gömleğimle canım ablamın aldığı bu pembe kadife kemer ve yeşil ayakkabılarımı giydim. Tam bir renk cümbüşü içindeydim yani :) Renk konusunda sizin de yaratıcı fikirlerinizi bekliyorum kızlarrrrr!!!!

26 Kasım 2006

Bunlar benim ilk işlerim...

Cumartesi gündüz Çamurhane'deydim, burayı o kadar çok seviyorum ki anlatamam. Kapısından içeri girdiğim andan itibaren tüm sorunlarım, endişelerim, tasalarım atölyenin dışında kalıyorlar sanki... Aslında burası benim meditasyon merkezim, burada beynimi tamamen sıfırlıyorum ve 5 saatin sonunda çıktığımda kendimi çok daha pozitif hissediyorum. İlk eserim bu oval meyve tabağı, tamamen bitince nasıl gözükecek merak ediyorum. Daha sonra kalıba çamur basma yöntemiyle bu mask ve meleği yaptım. Geçen hafta rölyef tekniği ile başladığım zenci kadını ise tatlı hocam Asuman İnan'ın yardımlarıyla bu hafta bitirdim, tüm bu işlerim fırınlanmak üzere şimdi beklemedeler, kurabiye (1. fırınlamadan çıkan işlere kurabiye - işte sibel'in ibişliğine bir örnek; aslı kurabiye değil "bisküvi" olmalı yanlış yazmışım pardonnn - deniyormuş) olduktan sonra da sırlama daha sonra da 2. fırınlama kısmına geçicez. Bu arada Arjantin'de düzenlenen bienale yaptığımız işleri gönderme kararı aldık, haftaya yeni bir projeye başlıyorum, umarım kafamda tasarladığımın aynısını yapabilirim, ama dereceye giremesem bile yaptığım işin bir katalogda yer alacak olması beni çok heyecanlandırıyor, şimdiden içim kıpır kıpır :) Hepinize güzel bir hafta dilerim...

24 Kasım 2006

Kardeşler :)

Evettt yukarıda görmüş olduğunuz resim ablamla ben küçükken çekilmiş, ablamın suratındaki muzur ifadeye bakar mısınız ben ağlarken nasıl da gülmüş ahhh ahhh neler neler çektim bir ben bilirim!!! Şimdi bir de aşağıdaki fotoğrafa bakın prenseslerim Selin ve Derin parkta ne de güzel oynamışlar yorumu sizlere bırakıyorum artık :))

Şeyyyy birşey itiraf edicem...

Dün sabah saati kapatıp uyumaya kaldığım yerden devam etmiştim. Tabii servisi kaçırdım ve işe arabayla gelmek zorunda kaldım. 1 buçuk saatlik Erenköy-Maslak arası delirtici trafiği hiç anlatmıyorum bile. Akşam iş çıkışı hiçbirşey olmamış gibi ben bir güzel servise bindim, sanki unuttuğum birşey vardı ama neydi diye düşünürken ne olduğunu hatırladım ve kırmızı bir suratla kendimi servisten hemen attım :) İyi ki köprüyü geçtikten sonra arabayı otoparkta unuttuğum aklıma gelmedi!!! Ne olucak benim bu unutkanlığım ya offff! Babiş bana boşuna Nilgün Belgün ismini takmadı sanırım. En iyisi haftasonu GNC'den unutkanlığa iyi gelen bir vitamin almak olucak!

23 Kasım 2006

Gözlerim kapanıyor zzzzzz

Bugün inanılmaz uyuşuk bir günümdeyim, Tom & Jerry çizgi filminde Tom'un yaptığı gibi gözlerimin arasına kibrit çöpü koymak istiyorum yoksa birazdan kapanacak ve ben derinnn bir uykuya dalacağım! Hesapta spora gidicektim bugün ama ona bile enerjim yok bugün aaa ne oldu bana böyle!

Çok Mutluyummm!

Canım annem harika bir karar alarak sigarayı bıraktı, bugün 3. gün ve ben çok mutluyum. Sigara yüzünden az birbirimize girmedik annişimle, ve kimi zaman kalbini de kırdım bu yüzden, ama ben gerçekten onun sağlığından endişe duyduğum için sert tepkiler veriyordum. Bu kararı sadece kendi iradesiyle aldığı için daha da mutluyum.
Teşekkür ederim annişkom, seni çok ama çoookkkkk seviyorum!!!!!!

22 Kasım 2006

Kokoşum benim yerim seni :)

Taaa taaammm işte geleceğin kokoşu karşınızda, evet yeğenim de teyzesinin yolunda, ikimiz de kokoşuz ne yapalım ama Boğa burcu kızlarıyız biz süsümüze biraz fazla düşkünüz :)
Bebeğim seni çok seviyorum!!!

21 Kasım 2006

Tatlı Babişkom...

Bugün tatlı babişim yola çıktı, işi nedeniyle uzun bir süre Moskova'da bulunacak artık, sabah vedalaştık ama ben onun tatlı tombiş yanaklarını şimdiden özledim :,( Bu saatlerde uçağı inmiştir sanırım. Ablam Amerika'da babam Rusya'da biz annemle burda, yine eski günlere geri döndük, ailemiz yine dünyanın bir taraflarına dağıldı... Şimdi tek dileğim zamanın çabucak geçmesi ve yeni yılda yeniden bir arada olmamız. Dünyanın en tatlı, en şefkatli, en mükemmel babası blogumu sık sık takip ettiğini biliyorum, burdan seni devamlı kontrol edicem ona göre, lütfen sağlığına dikkat et tamam mı? Seni çok ama çok seviyorum...

16 Kasım 2006

Bir günün özeti...

Erkenden uyanma, hazırlanma, servise yetişme telaşı, ofise gelme, yemek sonrası açık havada dolaşma, tekrar ofise dönüp biraz daha çalışma derken işte bir gün daha böylece bitmiş oldu. Yarın da bugünden farklı olmayacak ama ben hayatımdan şikayetçi değilim çünkü en başta huzurluyum, özel hayatımda yakalayamadığım huzuru iş hayatımda bulduğum için kendimi şanslı sayıyorum. 1 buçuk sene önce buraya geldiğimde ilk başlardaki heyecanımı ve tedirginliğimi hatırlıyorum da zaman insanı ne kadar da değiştirebiliyormuş... Ama zaman gerçekten de herşeyin ilacıymış. Şimdi hayata bambaşka ufuklardan bakıyorum, belki insanlara daha güvensiz ama kendi içinde daha güçlü...
Hayatın insanlara neler getirdiği hiç ama hiç belli olmuyor, bu yüzden umutsuzluğa düşen herkese şunu söylemek istiyorum; doğa nasıl her yıl yenileniyorsa hayatımızda öyle, bizi bir sonraki sayfada/aşamada/mevsimde nelerin beklediğini hiçbirimiz bilmiyoruz, bu yüzden her zaman yarının çok daha güzel olacağını düşünerek günü bitirmeli ve yaşamın sürprizlerle dolu olduğunu unutmamalıyız... İyi geceler...

Yüz Maskesi

Hazır bugüne kırışıklık ve kremlerle bir giriş yapmışken sizlere çok basit evde uygulayabileceğiniz (tabii bunu yaparken etrafta kimsenin olmamasına dikkat edin yoksa korkup kaçabilirler!) anneannemden öğrendiğim bir maskeden bahsetmek istedim. Yalnız bu maske sadece cildi "yumuşatmaya" yönelik, çok fazla mucize beklememeniz için belirtmek istedim :) 2 çorba kaşığı yoğurda 1-2 çay kaşığı kabartma tozu karıştırıyorsunuz ve yoğurt çok fazla kabarmadan cildinize sürüyorsunuz, evet yüzü bulamaç gibi yapan ve biraz da yakan birşey ama yoğurt kuruduktan sonra soda ile cildinizi yıkadığınızda gerçekten de yumuşacık bir cilde sahip oluyorsunuz. Yüzünüzdeki ışığın hiçbir zaman solmaması dileklerimle...

Hoşgeldiniz sevgili mimik çizgilerim!

Yüzümdeki kırışıklıklar, mimik çizgilerim gittikçe belirgin olmaya başladı, halbuki daha 1 sene öncesine kadar ne kadar da pürüzsüz bir cilde sahiptim :( Yıllar neden kadınlara daha acımasız böyle?! Buna itirazım var işte! Geçenlerde eczaneden Vichy, Kinerase ve M.D.'nin kremlerini aldım, çok merak ediyorum bakalım bir işe yarayacaklar mı? Aksi takdirde 1 seneye kalmadan estetik doktorlarının kapısını aşındırmaya başlıycam!

15 Kasım 2006

:)

Hava açık ve güneşli, annem iyi, herşey yolunda, bundan daha güzel bir gün olabilir mi!!!

14 Kasım 2006

Canım Annem...

Canım annem bugün hepimizi çok korkuttun, ya sana birşey olsaydı? Bunu düşünmek dahi istemiyorum... Allah seni bize bağışladı gerçekten de... İşlerini ihmal eden doktorlara da söyleyecek tek kelime bulamıyorum! Ama önemli olan şu anda sağlıklı bir şekilde yanımızda olabilmen...

Güzel annem sen benim herşeyimsin, canımsın, seni çok ama çok seviyorum ve sensiz bir hayat düşünemiyorum...

13 Kasım 2006

Babel

Dün arkadaşımla sinemaya gittik. Brad Pitt'in adını
duyar duymaz "Babil" filmine gitme hatasında bulunduk, belki güzel bir konuydu, filmde insanların iletişimsizliği farklı şekillerde işlenmiş ama yine de özellikle ikinci yarıda içimin daralmasını önleyemedim. Ruhum sıkıldı!
Bu arada en sonunda Japon kızın polise verdiği kağıtta neler yazdığı söylenmedi, neden hep böyle gizemli bir şekilde bitirirler ki filmi ?!!! Bu filmi seyredenlerden yorumları bekliyorum...

09 Kasım 2006

Yorumlar...

Merhaba size geçen haftaki tiyatro özetlerinden bahsetmek istiyorum, perşembe günü iş çıkışı Uyarca'ya gitmiştik, Atilla Olgaç'ın yemek yediği sahne ve ödümüzü patlatan silah sesine rağmen devlet-mafya ilişkisini ele alan gerçekten düşündürücü bir oyundu... Pazar günkü Bahar Noktası'na ise Başbakan'ın Dolmabahçe Sarayı'ndaki bir toplantısından ötürü yolların kapatılması nedeniyle geç kaldık ve oyunun başlamasına 2 dakika kala dilimiz dışarda bir şekilde yetişebildik. Shakespeare'in "A Midsummer Night’s Dream" i okumuş olsaydım belki oyunu daha iyi anlayabilirdim ama çoğu yerde konuyu toparlayamadım. Buna rağmen Mustafa Uğurlu'nun oyunculuğu bir harikaydı. Herkese iyi seyirler dilerim :)

06 Kasım 2006

Anladım...

Öyle bir hayat yaşıyorum ki, Cenneti de gördüm, cehennemi de Öyle bir aşk yaşadım ki Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, Kendime bir sahne buldum oynadım. Öyle bir rol vermişler ki, Okudum okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde, Hem kızdım hem güldüm halime, Sonra dedim ki "söz ver kendine" Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin, Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin. Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin. Öyle bir hayat yaşadım ki,
Son yolculukları erken tanıdım Öyle çok değerliymiş ki zaman, Hep acele etmem bundan, anladım...
Nietzche

Maxine :)

02 Kasım 2006

Ben Ruhi Bey Nasılım

Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı Vaktinde anlamanın sevinci mi Ya da biraz geç kalmanın O gereksiz tedirginliği mi Hangisi Ama belli ki sonundayız her şeyin En sonunda
Edip Cansever'in "Ben Ruhi Bey Nasılım" adlı şiirinin bu mısraları bana çok anlamlı geliyor. Geçen sene tamamı bu şiirden oluşan tiyatro oyununa gitmiş ve Uğur Polat'ın oyunculuğuna hayran kalmıştım. Bu oyunu görmek isteyenlere tek uyarım oyunu izlemeden önce şiiri mutlaka okumaları olucaktır. Çayhane, Müfettiş, Leenane'in Güzellik Kraliçesi de bana göre İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun kaçırılmaması gereken diğer oyunlarından... Bu akşam Uyarca'ya pazar günü ise Bahar Noktası'na gidiyorum, bu oyunlarla ilgili yorumlarımı da en kısa sürede sizlerle paylaşacağım, sevgiler...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...