Geçtiğimiz Salı ilk kez Moskova dışına çıktım. Tolstoy'un doğduğu, Savaş ve Barış, Anne Karenina gibi ünlü kitaplarını yazdığı, yaşlılıkta son günlerini geçirdiği ve öldükten sonra da gömüldüğü Yasnaya Polyana'yı görmeye gittik. Öncelikle bu geziyi organize ettiği için sevgili arkadaşım Fehiman'a kocaman teşekkürlerimi gönderiyorum. O olmasaydı, Moskova'ya 3.5 saat uzaklıkta olan bu harikulade yeri görme fırsatı bulamayacaktım.
Bu güzel gezi benim için bir hayli sulu başladı aslında :) Arkadaşlarımla buluşmak üzere evden çıkıp caddede yürüdüğüm bir anda bir araç kasten ve hızlı bir şekilde su birikintisine girip beni sıçana çevirdi :P Hayatımda isteğim dışında ve baştan aşağıya bu kadar ıslandığımı hatırlamıyorum doğrusu! Kendimi kurutana kadar da o kişinin yedi sülalesinin kulaklarını bir güzel çınlattım hii hii :) Neyse, hiçbirşey benim keyfimi kaçıramaz dedim ve yolculuğumuz başladı. Yolumuz uzun olduğu ve etrafta mola verecek yer pek bulunmadığı için hazırlıklıydık. Çay, kurabiye ve sandviçler eşliğinde bir yandan laflayıp, bir yandan da etrafı seyredip zaman nasıl geçti anlamadık...
Tula ve çevresinden geçerken sanki eski bir döneme gitmişiz gibi hissettim, bu gizemli kasabada ve terkedilmiş havası veren evlerin önünde saatlerce kendimi kaybedebilirdim...
Bu arada çok alakasız olacak ama ben çektiğim fotoğrafları yan yana getirirken kimi zaman iki fotoğraf arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyorum; mesela burada evin çatısı ve okun ucu ile bağlantı kurdum ;)
Dar bir yola saptık ve gelmek istediğimiz noktaya; Tula'nın 12km. güneybatısında yer alan Yasnaya Polyana'ya vardık...
Girişte oh ne güzel fazla kalabalık yok derken iki dakika sonra o kalabalığın orda bulunduğuna dua ettik zira görevli müzeye sadece rehberli grup eşliğinde girebileceğimizi söyledi. Tolstoy'un müze evini bizim gibi görmeye gelen o okul grubu olmasaydı sanırım 3 buçuk saatlik yolu boşu boşuna gelmiş olacaktık! Tabii çocuklar Rus olduğu için rehber doğal olarak sadece Rusça konuştu, ben kıt Rusçamla pek birşey hatta hiçbirşey anlamadım, neyse ki bizi buraya kadar getiren şoförümüz Ivan Gagavuz Türkü olduğu için bize çat pat çeviri yaptı :)
Kişi başı 300 ruble ödedik ve okul grubunun peşine takılıp bu büyük araziye dalıverdik.
Rehber birşeyler anlatırken ben nasılsa birşey anlamıyorum diyerek kendimi yeşilin her tonunun yer aldığı doğanın kollarına bıraktım!


Bu araziyi 1763'te Tolstoy'un anne tarafından dedesi olan Prens Nikolai Volkonskiy satın almış. Burada İngiliz ve Fransız bahçeleri kurmuş, huş ve meşe ağaçları diktirmiş... Prens Nikolai ölünce burası tek kızı olan Tolstoy'un annesi Maria'ya kalmış. Tolstoy 1828 yılında burada dünyaya gelmiş. Ne yazık ki Tolstoy anne babasını çok küçük yaşta kaybedince akrabaları tarafından yetiştirilmiş. Tolstoy Sofia ile evlenince onu buraya getirmiş ve 13 çocuğu burada dünyaya gelmiş.
Tüm çocuklar Tolstoy'un da doğduğu aynı deri kanepede dünyaya gelmişler. Biz bu kanepeyi müze haline getirilmiş evin içinde gördük ama fotoğraf çekimi yasak olduğu için Tolstoy'un bu odada çekilmiş eski bir fotoğrafını paylaşabiliyorum sizlerle, bahsettiğim deri kanepe hemen arkasında duruyor...
Tolstoy bu odada üstüne birçok ekleme çıkartma yaptığı, notlar aldığı romanlarını çok küçük bir el yazısıyla yazar ve bunu eşine verirmiş. Sofia gece bu müsveddenin temiz bir kopyasını çıkartır ve ertesi gün Tolstoy yeniden bunun üstünden geçer böylece her bölüm 5-6 kez elden geçermiş. Sofia bu müsveddelerin hepsini saklamış.
Tüm çocuklar Tolstoy'un da doğduğu aynı deri kanepede dünyaya gelmişler. Biz bu kanepeyi müze haline getirilmiş evin içinde gördük ama fotoğraf çekimi yasak olduğu için Tolstoy'un bu odada çekilmiş eski bir fotoğrafını paylaşabiliyorum sizlerle, bahsettiğim deri kanepe hemen arkasında duruyor...
Tolstoy bu odada üstüne birçok ekleme çıkartma yaptığı, notlar aldığı romanlarını çok küçük bir el yazısıyla yazar ve bunu eşine verirmiş. Sofia gece bu müsveddenin temiz bir kopyasını çıkartır ve ertesi gün Tolstoy yeniden bunun üstünden geçer böylece her bölüm 5-6 kez elden geçermiş. Sofia bu müsveddelerin hepsini saklamış.

Tolstoy Yasnaya Polyana'da yaşadığı dönemde sabahları 7'de kalkar, yazmaya başlamadan önce fiziksel egzersizlerini yapar, parkta yürüyüşe çıkarmış. Hem fiziksel egzersiz olması hem de yazılarındaki köylü yaşamını daha gerçekçi bir şekilde ortaya koyabilmesi için hasat zamanı sık sık köylülerle birlikte çalışırmış.
"Hey burası benim özel mülküm, giremezsin!"
"Sana git dedim hadi gittt!"
Biz geziye spor ayakkabılar, rahat pantolonlar ile geldik, bir de yavruşkanın giyimine bakın, ehh aramızdaki farkı şimdi anlamışsınızdır sanırım ;)
Arazide kısa bir yürüyüşün ardından ismi Kuzminskiy kanadı olarak geçen eve geldik. Babası tarafından inşa edilen bu evi Tolstoy 1859 yılında kendi arazisinde çalışan köylülerin çocuklarını okutmak amacıyla okula çevirmiş ve 3 yıl boyunca burada çocuklara dersler vermiş. Ev 1862 yılında Tolstoy'un eşi Sofia'nın küçük kızkardeşine verilmiş.
Rusya'da çoğu müzeye girişte galoş yerine bu koca çarıklar veriliyor... Artık bu konuda tecrübeliyim, ayağımdan fırlamaması için bağcıkları birkaç kez doluyorum bacağıma ;)
Müzenin içinde fotoğraf çekimi yasaktı ama ben çok beğendiğim bu paltoyu ve alttaki Tolstoy'un eşi Sofia ile ilgili vitrini çaktırmadan çekiverdim. O kadarcık göz hakkı olsun ama di mi canım!
Tolstoy'un Moskova'daki evi ile ilgili yazımda bahsettiğim gibi Sofia çok becerikli bir kadınmış. Dikiş diker, fotoğraf çeker, hikayeler yazar, heykeller yapar, oyuncak alamayan köylü çocuklara özel günlerde hediye etmek üzere tahta kuklalar hazırlarmış.
Bu taşın bulunduğu yerde Tolstoy'un doğduğu ev bulunuyormuş fakat yazdığı kitapların yayınlanması için paraya ihtiyaç duyduğu bir zamanda Tolstoy bu evi satmış ve ev komple buradan kaldırılmış.
Şimdi Tolstoy'un çocuklarıyla birlikte yaşadığı evin önündeyiz...
Açıkçası Moskova'daki müzeden sonra burası beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Tolstoy'un Moskova'da yaşadığı evde tüm eşyalar çok iyi şekilde muhafaza edilmiş ve turistlerin de anlayabilmesi için her odanın önüne İngilizce yazılar asılmıştı ve fotoğraf çekmek yasak değildi. Ama burada eşyalar çok az, fotoğraf çekmek yasak ve hiçbir turist hesaba katılmadığı için herşey Rusça'ydı...
Evin içinden çok dışı beni daha çok büyüledi doğrusu! Şu çiçeğin güzelliğine bakar mısınız lütfen! Eeee yettin ama Noni aç bir botanik kitabını kendin bul diyebilirsiniz ama ben yine de bir sormak istiyorum ;) Bu çiçeğin adını bilen var mı acaba? Ben kendisine vuruldum da!!!
Tolstoy artık hayatını göçebe bir sofu gibi sürdürmek istediği için 1910 yılında ailesini ve tüm servetini bırakmak istemiş. Ama günlük bakımını eşi ve kızları sağladığı için sağlığı evi terketmesine pek elverişli değilmiş aslında... Bu duruma Sofia karşı çıkmış ve büyük bir kavga yaşanmış aralarında... Tolstoy herşeye rağmen kış ortasında evi terketmiş. Söylenenlere göre bu durumu kabullenemeyen Sofia kendini Yaslana Polyana'daki göle atmış ama kurtarılmış. Tolstoy evden çok uzaklaşamadan tren istasyonunda rahatsızlanmış ve kısa süre içinde zatürreden vefat etmiş.
Tolstoy'un naaşı eve getirilerek bu odaya konmuş ve 60.000 kişi onunla vedalaşmak için eve akın etmiş... Bu arada odadaki bu mermer büst Tolstoy'un 37 yaşında tüberkülozdan ölen çok sevdiği abisi Nikolay'a aitmiş. Tolstoy günlüğüne "tüm iyi anılarım onunla bağlantılı..." diye yazmış. Nikolay 10 yaşındayken diğer kardeşlerine insanoğlunun kızgın, sefil ve hasta olmayacağı, hep birlikte mutluluk ve uyum içinde yaşayacağı bir sırrı bildiğini açıklamış. Bu sırrı yeşil bir sopaya yazdığını ve Yasnaya Polyana arazisine gömdüğünü söylemiş. Küçük Tolstoy abisinin gömdüğünü söylediği bu sopayı bitip tükenmeden ararmış. Bu arayış Tolstoy'un tüm hayatı ve çalışması boyunca mecazi anlamda devam etmiş. Ve öldüğü zaman abisinin yeşil sopayı gömdüğünü söylediği araziye gömülmek istemiş.
Tolstoy'un ölümünün ardından 1911 yılında Sofia Yasnaya Polyana'nın resmi müze haline getirilmesi için Çar 2. Nicholas'a başvurmuş. Çar onun bu talebini reddetmiş ama aileye bir maaş bağlayarak evi ve araziyi muhafaza etmelerini sağlamış. 1921 yılında kızı Alexandra tarafından da anıt müze haline getirilmiş.
Tolstoy'un son günlerinden oluşan bu görüntüleri daha önceden de paylaşmıştım, ikinci baskı gibi olacak ama bu sefer Yaslana Polyana'daki evi için yayınlıyorum, o zamandan bugüne kadar burası gerçekten fazla değişmeden korunabilmiş...
Evin etrafından yavaş yavaş uzaklaştık ve orman içinde yürüyerek mezarlığa doğru yol aldık... Burası öylesine sakin ve huzurlu ki Tolstoy'un sonsuz ikametgahı olarak burayı tercih etmesine hiç şaşırmadım...
Ama mezarlığı beni şaşırttı doğrusu... Ne şatafatlı bir kabir, ne bir heykel, ne de bir mezar taşı, hiçbir şey yok sadece doğa, o kadar... Belki bir de hiç durmadan aradığı yeşil sopa, kimbilir...
Onu bu sessizliğin içinde huzurla bırakmak istercesine hemen uzaklaştık yanından...
Ve tekrar orman içinde yürümeye başladık...
Bilmem farkediliyor mu ama bu iki fotoğrafta soldaki göl ve sağdaki parmağın kıvrımı arasında bir bağlantı kurdum ;)
Gölün üstündeki bu kulübenin ne olduğunu merak ettik...
Yaklaşınca buranın eskiden banyo olarak kullanıldığını ve kimse görmesin diye etrafının böyle çevrili olduğunu anladık...
İki müze ve orman içinde yürüyüşün ardından ne kadar acıktığımızı fark ettik. Müzenin hemen karşısında bir lokanta vardı, kapısını aralayıp içeri girdik.
Menüde ballı cevizli bilini (krep) gözüme çarptı hemen ;) Ama masamızla ilgilenen garson kadın o kadar asabiydi ki bu güzel doğanın içinde böylesine negatif enerjiyle yüklü olmasına anlam veremedik...
Garsonun değil ama bizim yüzler gülüyor, ehh karnımız doydu tabii özellikle benimkisi malum açken çekilmez bir böcüğe dönüyorum ben ;)
Saatimiz 4'e doğru gelirken Moskova'nın iş trafiğine yakalanmamak için bu güzel doğa ile zoraki vedalaştık.
Bu sefer bilgiden daha çok fotoğraflara yer verdiğim bir gezi oldu. Umarım siz de en az benim kadar keyif almışsınızdır ;) Hepinize doğayı kucaklayabileceğiniz bir pazar dilerim!
* Tolstoy'un Moskova'daki eviyle ilgili yazımı da buradan okuyabilirsiniz...
Çok güzel bir gezi ve çok güzel bir yazı olmuş Nonicim, sağolasın.
YanıtlaSilÇiçeğin adı Yıldız Çiçeği bildiğim kadarıyla, bazı yerlerde Patates Çiçeği dendiğini de duymuştum ama sanırım o uyduruk bir isim.
Sevgiyle kal...
Ah Nonim, gecenin bir yarısı ne birşey okumaya ve hele ki ne yazmaya takatim kalamışken bu post beni benden aldı. Ne demeli, çok teşekkür ederim...
YanıtlaSilTolstoy ölümünde o huzuru ve sofuluğu bulmuşa benziyor mezarındaki sadeliğe ve yalınlığa bakılırsa ve huzura..
mis gibi hazırlamışsın, misss..
nonim çiçeğin ismi YILDIZ ÇİÇEĞİ güzeldir hakikaten..ve ben mezarına takıldım ne kadar yalın sade ama nedense bana ürkütücü geldi deli miyim neyim anlamadım hii hiii:)öptüm seni gezginci..
YanıtlaSilTam bir gezi yazısı olmuş, ellerine sağlık, hele fotoğraflar harika...
YanıtlaSilO yemşeyil orman, çiçekler, atlar... rüyamda onları göreceğim kesin:)
Noni sen belgesel falan çeksene esasında. Fotolar ve hoş anlatımın süper.
YanıtlaSilPantolonunla oynayan kediciği kapıp götürseydin keşke. Ne kadar da güzelmiş.
Merak ettiğim bir konu da, yavruşkalar yaşlanınca o teyzelere mi dönüşüyorlar hep :)))
Tolstoy`u cok seviyorum.Bu sebeple cok kiskandim yaaa ama cok tesekkur ederim.Sayende ben de gormus oldum.
YanıtlaSilSevgilerimle
Dahlia, yildiz cicegi. Cok severim.
YanıtlaSilBen bayıldım doğrusu. Çok özendim orada yaşamak istedim. Ama en çokta abisi Nikolay'a bayıldım. O yaştaki bir çocuğun bu kadar ileriyi görebilmesi şaşırttı beni doğrusu. Keşke sopaya yazdığını ölmeden birilerine söyleyebilseydi.
YanıtlaSilBu arada bişii söylicem. Seni ve arkadaşlarını, Ayşe Kulin'in gerek kendi hayatını anlattığı gerekse başkalarının hayatlarını anlattığı kitaplarında ki o müthiş paylaşımcı arkadaşlıklar var ya, ona çok benzetiyorum. Ne güzel Allah ayırmasın.
ah çok teşekkür ederim.bir Tolstoy hayranı olarak bittim yazını okurken.gözlerim dolu dolu oldu gerçekten.hayran kaldım.o havayı teneffüs etmek muhteşem bir şey olmalı.binlerce teşekkür..
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı çok güzel fotoğraflar. İnsan gitmiş kadar oluyor. Ellerine sağlık.
YanıtlaSilcennetten bir köşeymiş resmen:) mükemmel fotoğraflar:)
YanıtlaSilNoni ablişşşşş :)
YanıtlaSilBen bu filmi gördüm ...;)
şöle ki=The last station adlı bir film vardı...Tolstoy hakkında...
tavsiye edeyim size...
gez sen noni abliş hep gez :D
Noni harika bi gezi yapmışsın:))..Birçok kitabını okuduğum bir yazarı bu şekilde hayatından kısa hikayelerle tekrardan anmak benim için çok hoş oldu..Doğa tam bir muhteşemlik harikası dünyada saklı kalmış cennet gibi..Sen hep gez ve bize yaz olur mu noni..;))
YanıtlaSilSevgili Noni bu güzel geziyi bizlerle paylaştığın için sana çok teşekkür ederim. Blog dünyasında yolumun kiminle nasıl keşiştiğini çoğunlukla anımsamıyorum ama seninle iyi ki kesişmiş. Gezmeyi yeni yeni yerler görmeyi çok seviyorum ama insanın ömrü bu kadarına ne yazık ki izin vermeyecek kadar kısa,işte bu noktada okumak,fotoğraflarda kaybolmak bana çok iyi geliyor. Tekrar teşekkürler. Gülen yüzün solmasın,mutluluk yoldaşın olsun güzel kız...
YanıtlaSilGezinizi akıcı yazınız ve güzel fotolarınızla ne güzel anlatmışsınız. Umarım görmek bana da kısa sürede nasib olur :-).
YanıtlaSilNairobi'den selamlar...
Senin fotolar arasında bağlantı kurduğun bolca post hatırlıyorum :) Senin gibi ince düşünceli bir insanın bunu yapmvsı çokta şaşırtıcı değil zaten :) Gezi fotoları yine muhteşem,emin ol çook güzel anlatmışsın :) Nonikimmmm
YanıtlaSilHer şey her detay şahane, tam da görmek istediğim detayları çekmişsin Noni. Bak yine başarılı erkeğin arkasındaki kadını görüyoruz hehehe.
YanıtlaSilTeşekkürler.
Nonim'cim,
YanıtlaSilBen de Dahlia olarak biliyorum bu çiçeği. benim memleketimde de bunların her renk ve çeşidinden yetiştiriliyor ve ben de bayılıyorum bunlara :D
Tülay
Leylak Dalı; gerçekten de yıldız gibi parlıyor bu çiçek ışıl ışıl bir enerji yayıyor etrafına ;) sen de sevgiyle kal canım!
YanıtlaSilDeli Anne; rica ederim canım, bu arada ne zamandır söyliycem unutuyorum; ben senin blogunu her zaman açamıyorum bazen sayfa yüklenmiyor neden acaba?
Meyra; evet ben de bu kadar sade olmasına çok şaşırdım canım, sanki beni burada rahat bırakın der gibiydi o yüzden çok kısa sürede ayrıldık yanından, zaten çok az kişi mezarına uğradı, çoğu kişi sadece müzeleri gezdi... ben de öptüm muahhh :)
cafenoHut; rüyana girdik mi bakiyim :) ben neye yanarım taa oraya kadar gidip bir tane yaprak toplamadığıma yanarım, keşke hatıra için bir tane alsaymışım, neyse artık fotolarımla avunacağım ;)
Depresif Ayu; teşekkürler canım :) ama bazen bana terelelliler geliyor bu yazıyı toparlamak ve fotoğraflar biraraya getirmek günlerimi aldı :) burda yavruşkalar yaşlanınca huysuz babuşkalara dönüyor :) gördüğüm çoğu yaşlı çok huysuz ve fırça atmaya dünden hazırlar ;)
serrose; rica ederim canım beğendiysen ne mutlu bana ;) serrosecim sen kitap kurdu olduğun için okumuşsundur belki salvador dali'nin hayatı ile ilgili önerebileceğin bir kitap var mı?
Turkuaz Deniz; ahhh Dahlia bir gün kızım olursa bu ismi verebilir miyim ona :)
Özlem; evet Nikolay'ın hikayesi ve kardeşlerini biraraya getirme onları motive etme şekli beni de çok etkiledi... Güzel düşüncelerin için de teşekkür ederim canım, Allah kimseyi sevdiklerinden ayırmasın, amin!
3prenses; rica ederim... ben de kendimi Sofia'nın yerine koydum, elektriğin olmadığı bir yerde 13 çocuğun bakımı (5'i erken yaşta ölse de...) ve tüm bunların yanında eşinin işlerine koşturmasını gece tüm yazıları temize çekmesini ve ertesi gün yine aynı işlere koşturmasını düşündüm, gerçekten o dönem için müthiş bir iş başarmış...
gaia in love; bu güzelliği tatlı okuyucularımla paylaşmamak olmazdı ;)
pempe gönlüm sende; teşekkürler :)
HAMUŞ; evet canım o filmi duydum bende izlemek istiyorum en kıza zamanda ;)
Büşra AY; tamam canım benim için de büyük bir keyif oluyor gittiğim atmosferleri sizlere de aktarabilmek, yaşatabilmek ;)
colette; ne güzel sözler bunlar, çok teşekkür ederim! ben de gidemediğim göremediğim yerleri bloglardan takip etmeyi çok seviyorum, çekilen fotoğraflarla gitmiş kadar oluyorum veya bilmediğim yer hakkında bir fikir ediniyorum, bir yerde aynı durakta toplanmış gibi oluyoruz sanal da olsa :) kocaman sevgilerimle...
figoltx; sizi bekliyoruz, en kısa zamanda görüşmek dileklerimle ;)
Ezgiiiim; tatlı kardeşim benim, o senin güzel gören gözlerin ;) öpüyorum seni!
Robin; evet di mi canım! her iki posttan da görmüş oluyoruz ki her başarılı erkeğin arkasınsa bir kadın olduğu doğru ;)
Tülayım; ayyy sahi mi! oraya tez vakitte geliyorum o halde ;) ben bu çiçekleri Türkiye'de hiç görmedim, belki yetiştiriliyor ama benim gittiğim yerlerde karşıma hiç çıkmadı, beni kendisine bu kadar hayran bıraktıran bir çiçek bilmiyorum bayıldım bayıldımmm!
sonbaharda, bu güzel renklerin eşliğinde de tolstoy gezisi yapılırdı zaten ..ayaklarına sağlık..
YanıtlaSilbizi alip yine nerelere götürdün sanki bende ordaymis gibi keyifle resimlere baktim ve yazilarini okudum cnm sana tskler.Cok keyif aliyorum postlarini okuyunca.iyiki varsin noni :DD hem bu ruslari bilirim cok sogukturlar almanlar gibi sürekli negatif enerjiyle gezerler :DDD senin yüzün ama yine gülüyor....
YanıtlaSilhttp://guzelgulozyigit.blogspot.com/
Çok teşekkürler, ellerine sağlık çok güzel fotograflar ve bir o kadar güzel kısa öz aydınlatıcı bilgiler.. İstermisin bilmiyorum ama dünyayı gezmeni bizi de gezdirmeni (senin gözünden) diliyor...
YanıtlaSilBu kadar güzel şeyleri kendine saklamayıp bizimle paylaştığın için teşekkürler. Noni'cim bazıları kart postal,bazı tablo gibi.sararmış yapraklar,ağaçlar,göl,çiçekler,kedicikler ve sen hepsi hepsi....:)Sevgiler
YanıtlaSilNoni, bu güzel gezi ve yazı için çok teşekkür ederim, görmüş kadar oldum sayende :)) yeni şeyler de öğrendim. Ellerine sağlık...
YanıtlaSilFotoların ve anlatımınla bize de gezdirdin oraları , çoook beğendim ,çoook teşekküler...
YanıtlaSilEn çok da yavruşkanın çizmelerine güldüm doğrusu,bence doğru giyim seninki:)
B-A-Y-I-L-D-I-M
YanıtlaSilOhh ne guzel bir gezi olmus bu Nonim, ne ozlemisim sehir disini, moskova'dayken son yarim senemden fazlasinda sehirdisinda yasamistim,kisin kari temizlemek, yurulmesi zor ormanda gezmek, yazin bahceden sebze toplayip yemek hazirlamak, off ne guzeldi ve anlatilmaz huzur var gercektende.. :)
YanıtlaSilIngilizce yazmamasinin sebebi, sizin gibi oraya kadar giden turistin cok az olmasi olsa gerek..
Ben mezarini cok begendim, cok sade ve sadece huzur istemis gibi, gosteristen uzak.. ;)
Yaa ben o fotograftaki kediye bayildim, ne kadar sirin, ne tatli birsey..orada olsam dakikalarca mincirimdim herhalde..
Buket; teşekkürler canım, sonbaharı sırf ağaçların binbir rengi nedeniyle seviyorum zaten, bunun dışında bana fazla hüzünlü gelir, yaz kızıyım ne de olsa ;)
YanıtlaSilguzelgul; keyifle okuttuysam ne mutlu bana ;) maalesef rus hatunları hemcinslerine karşı çok gergin ve asabi oluyor, sanki hep muayyen günlerindeymiş gibiler :P
Özlem; rica ederim! dünyayı gezmek çok isterim ama sadece tatil amaçlı, yanımda prensim olsun gidip bol bol fotoğraf çekiyim ve sonra onları sizlerle paylaşıyım ohhh var mı bundan daha güzeli :)
Hülya; hayat paylaştıkça güzel ;) benden de kocaman sevgiler!
nuray; rica ederim benim için zevkti ;)
BAYKUŞ GÖZÜYLE...; evet orman için o topuklar fazla iddialıydı :) ama artık burda yaşaya yaşaya hiçbirşeye şaşırmamayı öğrendim ben ;)
persephone; canımmmmmm!
MeRaiL; evet kesinlikle canım tüm bunlar eminim çok keyiflidir, şehirde bunları yapmak pek mümkün değil, bir de köy insanları daha sıcakkanlı bunu farkettim, o garson kadını bunun dışında tutuyorum ama o gün poz veren kişileri düşünecek olursam daha güleryüzlü ve iletişime daha açıklardı...
kedicik bir değil 3 taneydi, üçü de bebecikti daha :) o kadar tatlılardı ki zor tuttum kendimi ama mamaları suları herşeyleri vardı çok şanslılar orman içinde o bakımı buldukları için!
Orasi rusya, hayvanlar ulkemize gore cok daha iyi sartlarda yasiyorlar ve seviliyorlar, savas donemlerindeki o kadar zorluklara ragmen insanlar kedi-kopekleri kurtarmaya calismislar, bununla ilgili cok guzel fotograflar varda.. ;)
YanıtlaSilOpuyorum
Gezi yazilarini hem begenerek, hem ozenerek takip ediyorum. Hem fotolarin cok guzel, hem anlatimin. Takipteyim. Gezmeye devam :)
YanıtlaSilSevgiler
Harika bir gezi yazısı olmuş, çok teşekkürler. Tolstoy'un mezarını merak ediyordum böylelikle onu da görmüş oldum.
YanıtlaSilPek güzel.Yüreğinize sağlık, bir dönem sadece Tolstoy eserlerini okuyarak hayatımı geçirmiştim.Uyuduğu yeri görünce şimdi, uyuduğu yer kadar huzurdadır umarım. :)
YanıtlaSilHer fotoğraf çok güzel.. her anlatış ordaymış hissini verdi... Sen benim Moskovadaki gözüm oldun.. fotoğraflarda hiç yabancılık çekmiyorum.. Çook teşekkür ederim canım arkadaşım..
YanıtlaSilÖpüyoruz seni..
yine ne güzel anlatmışsın, sayende gidip görmüş kadar oldum noncim. bir kez daha teşekkürler.
YanıtlaSilSahane sahane tam da esım tekrar Savas ve Barısı okurken harıka oldu bayıldı gorunce, gelmeye nıyetlendık hatta bır ara:))Ellerine saglik guzel kiz!
YanıtlaSilşahane bir yermiş Nonicim, bayıldım. fotoğraflar harika, o huzur hissediliyor. ve ayrıca fotoğraflar arasıdaki bağlantılar da çok güzel ;)
YanıtlaSilPratik Anne;
YanıtlaSilFADİŞ;
Pilli Melek;
Hayat ve Kurabiyesi;
Bilgen;
Derya Erdemir;
Pinky;
Çok teşekkürler kızlar, ayy apartmanda boya yapıldı artık nasıl bir şey kullandılarsa buram buram boya koyuyor her oda, başıma ağrı girdi resmen abbooo yohsam zehirlendim mi ben :P öptüm hepiciğinizi teker teker!
Aman tatlım bi ses ver bizee...yeni postta olabilir bu :)))
YanıtlaSilHayat; canımsın sen :) bugün daha iyiyim çok şükür o korkunç baş ağrım gitti ve bugün boya kokusu da yok etrafta ay dur tahtaya vuriyim :)
YanıtlaSilOhh maşallah... vur vur tahtayada yavruşkaları sevindirme :)) öpüyoruz seni güzel melekk..
YanıtlaSilİşte böyle gezi yazılarına da bayılıyorum. Ve öğreticiliği de bir başka !
YanıtlaSilharika bir paylaşım ,gerçekten çok hoştu.çok teşekkürler noni..sevgiler
YanıtlaSilmoralimizi bozmuyoruz oyle negatif yorum birakanlara... opuyorum nonicim... nese
YanıtlaSilfotograf makinenle ilgili sorumu geri alıyorum şimdi gördüm :)
YanıtlaSilBirbirinden güzel kareler, renkler.. Ay yaşadım resmen..
YanıtlaSilps: favorim tam da doğaya uygun giyimli hatun kişiler, hayır tarzlarına kendime yakın buldum o açıdan.!!! :))
Yasnaya Polyana'daki "yediden yetmiş yediye herkes", Tolstoy'a saygılı!
YanıtlaSilMoskova, Çehov, Tula kentlerini geçerek Yasnaya Polyana'ya gelmiştik... Ünlü yazar Tolstoy'un doğma gömülme parantezinde yaşadığı ve önemli romanlarından Anna Karenina ile Savaş ve Barış'ı bile yazdığı çiftliğinin bulunduğu Yasnaya Polyana, insana yaşama sevinci veren güzel bir yer...
Yasnaya Polyana giriş tabelasını geçip, iyi atmosfer oluşturan insanların bulunduğu bir yere sapınca, içimizdeki coşkunun dayatması sonucu, bir ân önce Tolstoy'un ocağına ulaşmak istedik... Moskova ile Tula arasında yüz elli - iki yüz kilometre hızla aldığımız yolu, Yasnaya Polyana'ya girer girmez, neredeyse kaplumbağa hızıyla almaya başlamıştık!... Tolstoy'un yaşadığı yer öylesine ulaşılması görkemli bir estetik esin veriyordu ki son model Audi'miz neredeyse at arabası hızıyla seyrediyordu... Öyle istedik!
Yaşlı bir kadın bize doğru yürümeye başladı ve sanki bir şeyler anlatmak istedi... Selam verir vermez Tolstoy için mi geldiğimizi sordu... Nereden anladığını sorduğumuzda ise; "Buraya gelen yabancılar, Kont Tolstoy hayranıdır!" yaklaşımında bulunup, Rusça bilmemizi bir akrabalık bağı sayarak, bizimle uzun uzun Tolstoy üzerine sohbet etti. Birlikte bir yerde oturarak bir çay içebileceğimizi yada otomobilimizde konuşabileceğimizi belirttiğimiz bu "Tolstoy torunu" önerilerimizi duymadı bile. Otomobilin yanına bir anıt gibi dikilen kadın bize derin bir "Tolstoy sevgisi" aşıladı...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
(Kaynak: http://tiyatroyun.blogspot.com.tr/2014/10/yasnaya-polyanadaki-yediden-yetmis.html)
gerçekten resimler çok güzel, tosltoyu arastırırken sızın sıtenızı buldum/gordum tesekkur ederım bu guzel resımler ıcın..
YanıtlaSilÇiçeğin ismi kamelya
YanıtlaSil