29 Haziran 2012

Kızımın Hazırlıkları

Yuppiii doğuma son 1 ay kaldı! Birçok hazırlıklar tamamlandı :) Artık geriye beklemek kaldı! Son aylarda bendeki merak da bir hayli tavan yaptı, kızım nasıl olacak, kime benzeyecek, saçları kıvırcık olacak mı ay olmasın annesinin çektiklerini çekmesin, lütfen kızıl saçlı maviş gözlü olsun şımarıklıkları eşliğinde geçiyor bu son haftalarım :) Artık eskisi gibi hareketli değilim, hem sıcak havalar (yaz hamişi olmak çok zormuş gerçekten!) hem de koca göbeğimin alıp başını gitmesi beni yoruyor, zaten 1 ay sonra yeterince hareketli zamanlar beni bekleyeceği için bu son zamanlarımı mümkün olduğu kadar dinlenerek ve prensimle ilgilenerek geçiriyorum...
Açıkçası ben hamile kalana kadar bebek mağazaları tamamen ilgi alanımın dışındaydı. Ay şuraya giriyim neler varmış, yeni bebek ürünleri neymiş bir bakıyım gibi meraklarım hiç olmadı doğrusu. Bu yüzden bebek alışverişi bizim için başlı başına yeni bir konsept oldu! İşin içine tamamen girince de sudan çıkmış balık gibi olduk diyebilirim :) Bebek arabası konusunda da çok araştırma yaptık, birçok modeli markayı gözden geçirdik, karşılaştırdık. Hem burada hem de Moskova'da rahatlıkla kullanabileceğimiz bir model arayışına girdik. Bu dönemde Leomio'nun kurucusu tatlı Tanyam aklıma takılan birçok soruyu sabırla cevapladı. Ona burdan kocaman teşekkürlerimi gönderiyorum! Ve içimize en çok sinen bebek arabası Bugaboo Camelon oldu. Yukarıdaki gibi üstü pembe altı füme renkli olan arabayı Leomio'dan satın aldık ;) Minnoşumu gezdirmek için sabırsızlanıyorum!
Ahh Tanya'mın hediyesi bu wrap slingi az kalsın unutuyordum! Moby wrap'i ilk elime aldığımda o uzun kumaşa uzun uzun (ve muhtemelen bön bön) bakarak bu kumaş vücuda nasıl bağlanır ki diye bayağı bir kafa patlatmıştım. Ama videoları izledikten sonra göründüğünden çok daha kolay olduğunu anlayıp rahatladım. Minik kızımı kucağıma alıp wrap slingimle sokaklarda sling pardon fink atacağım günleri iple çekiyorum şimdi ;)
Annemin çok yakın bir arkadaşı var, Emine teyze... Ben de çok severim kendisini... Emine teyzenin kızı Sezin 2006 yılında kızı Ceyla'yı kucağına aldığında her yeni annenin yaşadığı gibi birtakım zorluklar yaşadı. Kendi yaşadığı bu zorluklara birtakım çözümler bulurken tüm annelerin rahatlıkla kullanabileceği pratik ürünler de ortaya çıkmış oldu ve böylece bugün Joker, e-bebek gibi çeşitli bebek mağazalarında karşımıza çıkan Mycey markası doğdu. Tıpkı Tanya'nın oğlu Ali Leo doğduktan sonra Leomio'yu kurma amacı gibi... İyi ki bu akıllı anneler var da bizler de onların pratik çözümlerinden ve tavsiyelerinden yararlanıyoruz ;)
Mycey'den bana birçok hediye geldi, biraz da onlardan bahsediyim şimdi :) Biri bu cici emzirme önlüğü... Nil'imi yanımda birileri varken utanmadan sıkılmadan rahatlıkla emzirebileceğim ;)
Bebişimi uygun pozisyonda emzirmemi sağlayacak bir yandan da sırt ve kol ağrılarıma son verecek emzirme yastığı...
Bugaboo Camelon bebek arabamızla uyumlu, dışı süet içi doğal yün peluştan oluşan, Moskova soğuklarında bizi kurtaracak olan Wallaboo puset tulumu...
Bebeğimi yardım olmadan tek başına güvenle yıkayabileceğim, çok hafif ve pratik PUJ bebek küveti :)
Emine teyzeme ve Mycey'e bu güzel hediyeler için çok teşekkür ediyorum!
Bu da Nil 3 aylık olana kadar kullanabileceğimiz, Summer katlanabilir banyo küveti, Mothercare'den almıştık...
Milk bands'i ilk kez Laçin'in blogunda görmüştüm ve bir gün ben de anne olursam mutlaka bunlardan edinmeliyim demiştim. Bu emzirme bilezikleri sayesinde bebeğinizi en son hangi göğsünüzden, ne kadar ve hangi zamanda emzirdiğinizi takip edebiliyorsunuz. Ben nerde satıldığını bilmediğim için ablamdan istemiştim ama şimdi gördüm Milk Bands'in Türkiye sitesinde de satışları varmış.
Yatak konusu da bizim için başlı başına ayrı bir meseleydi. Ablam yeğenlerimde Graco'nun titreşimli yatağını kullandığını ve memnun kaldığını söyleyince biz de Graco'nun bu pembiş park yatağını aldık kızımıza. Çıkarılabilir alt değiştirme tablası, dönencesi, fermuarlı cepleri, ışık, doğa ve müzik sesleriyle titreşimden oluşan bir kontrol ünitesi de beraberinde geliyor. İki ülke arasında mekik dokuduğumuz için bunun farklı bir modeli de Moskova'daki evimizde bulunuyor ;) İnşallah minik prensesimiz mışıl mışıl uyur içinde :)
Diğer hazırlıkların içinde bebek şekerleri ve hastane odasının süslemesi de var ama bunları doğum sonrası ayrı bir posta saklıyorum ;) Aklıma geldikçe ve bebişim doğduktan sonra deneyimledikçe kendi memnun kaldığım ürünleri de blogumda paylaşacağım... Eminim oralarda bir yerlerde benim gibi şaşkın anne adayları vardır, bir tek ben olamam di mi sudan çıkan :)

26 Haziran 2012

Ildırı

Mayıs ayında Çeşme'de bulunduğumuz 1 hafta içinde yolumuz Ildırı'dan da geçti. Açıkçası bu şirin beldeyi ben Fatmagül'ün Suçu Ne dizisine kadar duymamış, görmemiştim. Bakir kalmış köyleri, kasabaları çok sevdiğim için hazır bu kadar da yakınına gelmişken bir günümüzü burada geçirelim dedik. Diziler hayatımızdan değerli zamanları çalsalar da bazen böyle işe yarayabiliyorlar.
Aslında bu post yayına bir ay önce girmiş olacaktı... Kısmet bugüneymiş... Çok şükür prensim iyileşti ve benim hayata bakış açım normale döndü. Allah hiç kimseyi hastalıkla, sağlıkla sınamasın! 
Algıda seçicilik dedikleri bu olsa gerek ;) Bir yere baktığımda gözüm ilk olarak Nil'li şeyleri görüyor :)
Ildırı sokaklarında yürürken bir yerde mola vermek istedik...
Tesadüfen Turkuaz Cafe'yi seçtik. İyi ki de burayı seçmişiz. Yediğim en lezzetli gözlemelerdi diyebilirim!
Tabii harika manzarasını da es geçmemek lazım ;)
Ay benim eller yine kızımda, eskiden neden hamilelerin eli hep orda durur derdim artık bu soruya cevap aramıyorum, istem dışı el oraya gidiyor :)
  Memleketimin her yanı inci tanesi, her insanı değerli ama Ege halkı sanki bir başka... Her zaman güler yüzlü ve cana yakınlar... Belki havası, belki suyu, belki de güneşi, bunun sırrı ne bilmiyorum ama ben ne zaman Ege'de olsam bana kucak açılmış gibi hissediyorum...
Ildırı'nın enginarları da meşhurmuş... Enginarın reçelini bile yapmışlar. Orada bulunduğum zaman içinde ben diyabet durumlarımdan bihaber olduğum için reçelleri de bir güzel mideye indirmiştim, ahh ahh mazi kalbimde olmasa bile midemde yaradır :)
Yolunuz Ildırı'dan geçerse benim için de bu şirin beldenin tadını çıkartın olur mu?
Hepimize mutlu bir hafta dilerim!

22 Haziran 2012

Ooo Yooo!!!

Bu ayki çekilişime ilgi ne kadar azdı böyle :( Yoksa hediyelerim eskisi gibi sizi heyecanlandırmıyor mu sevgılılerım? Bir yıldızın kayışı... Bir efsanenin çöküşü...Yoksa yoksa bunlar unutulmaya yüz tutmuş bir bloggerın son çırpınışları mı? Oooo yooooooooooo!
13. sıradaki asi ruhlu "tosbagalar"
49. sıradaki romantik "ve hayat.."
Ve bu çöküşte beni yalnız bırakmayan diğer çitlembiklerim hepinize teşekkür ederim...
Şimdi izninizle ağliyciimmmmm!

21 Haziran 2012

Haziran Ayının Çekilişi

Aaaa ay bitiyor benim Haziran çekilişim hala ortalarda yokkk! Cık cık cık! Hemen harekete geçiyorum!
Bu ayın hediyeleri 2 okuyucuma gidecek. Bakalım neymiş onlar:
Kurdeleli bu kolyeyi Moskova'dayken yapmıştım...
Yanında yine benim yaptığım broş ve Diva'dan aldığım küpeler var... Tüm bunlar asi ruhlu bir okuyucuma gidecek... 
 Romantik bir okuyucum ise bu kolye ile...
Bu minik broşun ve benim de pek severek taktığım bu yüzüğün sahibi olacak...
Sizin ruhunuzda hangi fırtınalar esiyor peki?
Kabına sığmayan bir asi mi yoksa durgun sularda yüzen bir romantik mi?
Cevaplarınızı bekliyorum ;)

20 Haziran 2012

Benim Sevgili Diyabetik Diyetim

Bugün Defne ve merak eden diğer hamişler için diyabetik diyetimden bahsetmek istiyorum. Tatlıları, meyveleri löpür löpür götürürken iyiydi de sonrasında duvara fena tosladım! Geçtiğimiz ay doktorum şeker yükleme testi (tüm hamilelerin bu testi 24.-28. gebelik haftaları arasında yaptırmaları gerekiyor) yaptı ve bu testte şekerim oldukça yüksek çıkınca beni bir diyabet uzmanına yönlendirdi. Yapılan testler ve 3 saatlik şeker yükleme sonucunda bendeki şekerin hamileliğe bağlı olduğu ortaya çıktı. Böylece hem diyabet hem de diyet uzmanı eşliğinde hamileliğimin sonuna kadar uygulamam gereken diyet belirlenmiş oldu:

09:00 Kahvaltı
2 dilim beyaz peynir veya taze kaşar veya dil peyniri
1 yumurta (ben normalde ağzıma yumurta süremem ama bebişim için zorla da olsa haftada 3 kez omlet şeklinde yiyorum)
6 adet tuzsuz zeytin
2 dilim kepekli veya çavdarlı ekmek
Domates, salatalık, maydanoz, biber
Bitki veya meyve çayı (ıhlamur, elma gibi...)

11:00 Ara Öğün
2 porsiyon meyve
4 ceviz veya 10 fındık veya 10 badem

13:30 Öğle
1 kase çorba
4 köfte kadar et (kırmızı et, tavuk veya balık)
1/2 kase yoğurt veya 1 su bardağı ayran
2 dilim kepekli ekmek
Salata (sadece 1 tatlı kaşığı sıvı yağ kullanılmalı!)
* 1 kase çorba yerine 1 dilim ekmek yenebilir. Veya 1 dilim ekmeğin yerini 3 yemek kaşığı bulgur pilavı, makarna, kuskus veya erişte alabilir. Ama pirinç pilavı kesinlikle yasak!

16:30 Ara Öğün
1 dilim beyaz peynir
1 dilim kepekli veya çavdarlı ekmek (veya 2 adet grissini)
Domates, salatalık

19:30 Akşam
6 yemek kaşığı sebze yemeği (patates, bezelye, havuç yasak!)
1 kase yoğurt
2 dilim kepekli veya çavdarlı ekmek
Salata
* 1 kg sebze yemeği yarım çay bardağı sıvı yağ ile pişirilmeli!

21:30 Ara Öğün
2 porsiyon meyve
1 su bardağı süt
* Şekerin kana karışmasını yavaşlattığı için süt ve meyve mutlaka aynı anda alınmalı!

Gördüğünüz gibi reçel, bal, şeker, tatlı, çikolata, dondurma, pasta vesaire yokkk! Onlar artık cıssss! Tabii meyveler de öyle eskisi gibi bol kepçeden değil. Porsiyon miktarlarına bakacak olursak;

1 porsiyon meyve =

 Elma - 1/2 büyük boy (100gr)
Kayısı - 4 adet (120gr)
Kiraz - 15 adet (85gr)
Yeşil erik - 10 adet (100gr)
Kırmızı erik - 5 orta boy (85gr)
Çilek - 10-12 adet (180gr)
Yeni dünya - 6 adet (125gr)
Şeftali - 1 orta boy (150gr)
Nektarin - 1 orta boy (125gr)
Armut - 1 küçük boy (100gr)
Portakal - 1 orta boy (130gr)
Ananas - 1 dilim (110gr)
Kivi - 1 orta boy (150gr)
Muz - 1/2 orta boy (75gr)
Taze incir - 1 küçük boy (75gr)
Karpuz - 2 dilim (200gr)
Kavun - 2 dilim (250gr)
Üzüm - 15 iri/30 küçük (90gr)
Kuru kayısı - 4 adet
Kuru erik - 5 adet
Kuru incir - 1 adet 
Kuru üzüm - 1 yemek kaşığı

Tüm bunlar 1 porsiyon meyve olarak geçiyor. Örneğin saat 11:00'deki ara öğünde 15 kiraz ve 2 dilim karpuz yenebilir... Muz, incir, kavun, karpuz, üzüm, kuru kayısı, kuru erik, kuru incir, kuru üzüm gibi meyvelerin glisemik indeksi yüksek olduğu için tüketirken 1 porsiyondan fazla almamak gerekiyor.


Günlük su tüketimi 2 litre civarında olup her yemek öncesi 1 bardak su içmek gerekiyor. 3 ana ve 3 ara öğünden oluşan bu diyet sayesinde sık sık yediğim için hiç aç kalmıyorum. Diyette ana öğünler arasında yer değiştirmek de mümkün yani öğlen sebze yemeği tercih edip akşam ızgara et yenebilir. Kızartma kesinlikle yasak! Burada dikkat edilmesi gereken en önemli şey porsiyonlar...  Bir de öğün aralarının 2 saatten az, 3 saatten fazla olmaması gerekiyor. Canımın çektiği şeyler de oluyor tabii, özellikle TV'deki reklamlar bu konuda inanılmaz özendirici oluyor ama kendimi tutuyorum, tutmak zorundayım! Herşeyden önce bebişimin sağlığı geliyor! Yine altını çizmek isterim ki benim uyguladığım bu diyet hem ortaya çıkan hamilelik şekerini düzenlemek hem de hızlı kilo alımımı yavaşlatmak amacıyla doktor kontrolünde verilmiştir, sizler de hamileliğinizdeki en ideal beslenme programı için kendi doktorunuza danışmayı unutmayın ;) Bebek bekleyen tüm hamişlere sağlıklı bir hamilelik süreci diliyorum!

17 Haziran 2012

Bugünkü Noni: Artık Gülümsüyor...

Kötü günler geride kaldı, artık yüzüm gülüyor arkadaşlarım (etrafımdaki tüm tahtalara tak tak tak vurmak istiyorum!) herşeyden önemlisi sağlık sağlık sağlık... Sevdiklerimiz sağlıklı olsun, yanımızda olsun, sadece bu bile öyle büyük bir mutluluk ki...
12 günümüz hastanede geçti... Evlilik yıldönümümüzde ordaydık, biricik prensimin doğum gününde yine ordaydık, bu 12 gün boyunca hayat bizi farklı bir sınavdan geçirdi, sevdiklerimizin yanı başımızda olduğu her anın aslında ne kadar kıymetli olduğunu, şükredecek birçok sebebimiz olduğunu gösterdi bize... Bu sürede hem içimdeki minik varlık için hem de prensim için güçlü durmaya çalıştım ama benim için gerçekten zorlu bir dönemdi. Şimdi yeniden doğmuş gibiyim. Evet, kızımızdan önce biz yeniden doğduk diyebilirim... Bu süreçte hastaneye gelen, telefon, mesaj, yorum ve mailleriyle (kusura bakmayın maillere tek tek geri dönüp yazamadım ama siz beni anlayışla karşıladınız zaten öyle di mi?) destek olan tüm dostlarımıza teşekkür ediyorum...
Doktorumuz evden çıkıp artık normal hayatımıza yavaş yavaş dönebileceğimizi söyledi. Biz de bugün püfür püfür esen rüzgarı görüp kendimizi sahile attık. Bu arada hamileliğimde 8 ayı geride bıraktım. Diyabetik diyetimi harfi harfine uyguluyorum, artık hayatımda tatlı yok, şeker yok, hamur işi yok, herşey dozunda kararında... Ki bunun çok faydasını gördüm, vücudumdaki ödem gitti, yüzüm eski haline döndü, kendimi artık çok daha enerjik hissediyorum. Bizim küçük hanım da en az benim kadar enerjik ve tez canlı olmalı ki doktorum doğum tarihini biraz daha öne çekti! Temmuz sonuna kadar zamanım var ama ben Nil her an gelebilir korkusuyla eksikleri tamamladım, giysilerini yıkadım, hastane valizimi bile hazırladım :) Her an size doğuma gittim dönecem diyebilirim kihh kihhh :)
Bugünkü güzel havada kitaplarımız da eşlik etti bize... 100 yıl kadar önce gemiyle Japonya'dan San Francisco'ya getirilen küçük gelinlerin öyküsünün anlatıldığı "Tavan Arasındaki Buda" isimli kitaba başladım, konusu ve anlatımı oldukça sürükleyici geldi bana, bakalım nasıl bitecek sonu?
Ben bu postun sonunu getirene kadar tarih 17 Haziran oldu bile... Bugün Babalar Günü... Ailesine kol kanat geren, çocukları için gecesini gündüzüne katan, onlara hem yol gösteren hem destek olan, sonsuz sevgi sunan başta benim birtanecik tontiş babam olmak üzere tüm babaların gününü kutluyor, ellerinden öpüyorum! İyi ki varsınız!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...