28 Kasım 2012

Kasım Ayının Çekilişi

Aaaa Kasım bitiyor çekiliş ne oldu diye soran yok ayol! Artık hediyelerim ilgi görmez oldu fırk fırk :( Tamam öyle olsun yazdım bunu bir kenara! Siz isteseniz de istemeseniz de ben yapmaya devam edeceğim. Kendim çalar kendim oynarım misali hii hii ;) Napıyım bu da benim eğlencem, hor görme noniyi :)
Bu ay bir okuyucuma Twist'ten seçtiğim kolye ve küpeyi hediye edeceğim...
Benim çekilişlerime katılmak için öyle facebook'ta, twitter'da, blogda orda burda benden bahset, beni methet, beni sev gibi zoraki yazılar yazmanıza gerek yok. Emrivakileri hiç sevmem. Keyif alan beni takip etsin. Ayrıca ne kendimi ne de okuyucularımı gereksiz işlerle yoramam, herkesin zamanı kıymetli. Ben katılımcı listesini oluşturabilmek için bir soru sormayı tercih ediyorum. Hem böylesi daha eğlenceli oluyor ;)
Gelelim bu ayki çekilişin sorusuna:
"Her insanın biraz beyaz biraz siyah bir yanı vardır. Sizin siyahınız, sevmediğiniz yanınız nedir?"
Örneğin ben kinci yanımı hiç sevmem ama maalesef bunu değiştiremiyorum, boğa burcunun bir özelliği bu; yapılanı asla unutmaz ve bir kenara yazar. Bu ay çekiliş yapmam gerektiğini bana hatırlatmadığınızı bir kenara yazdığım gibi hee hee :)
Hadi bakalım şimdi sıra sizde! Siyahlarınızı sepete atın lütfen ;)

Bu ayki çekilişe katılan herkese kocamaaan teşekkürler!
Siyahlarımızı kirli sepetine attık, onları bir güzel yıkadık, aklandık paklandık ;)
Bakalım bu ayın en şanslı karası kimmiş?
96. sıradaki Şengül! Kendisini tebrik ediyor, 1 hafta içinde benimle iletişime geçmezse hediyesinin yedek talihliye gideceğini huzurlarınızda iletiyorum :)
Yedek talihli: 40/gamiize
Bir sonraki çamaşır gününde pardon çekilişte buluşuncaya dek pakçakalın!!!

27 Kasım 2012

Ak Kuzum ♥ ♥ ♥

Minik prensesimden bahsetmek istiyorum size birazcık... Benim güzeller güzelim gün geçtikçe büyüyor, ondaki bu değişimi birebir gözlemlemek harika bir ayrıcalık! Tabii bu bir tercih meselesi, herkesin kararına saygım sonsuz ama ben çalışan bir anne olmadığım için çok mutluyum. Hiçbir kariyer bir bebeğin bir gülüşüne değişilmez diye düşünüyorum. Bebekleri doğduktan 3-4 ay sonra işlerine geri dönmek zorunda kalan annelere de sabır diliyorum, ben bebeğimi uyurken bile özlüyorken kimbilir onlar ne zorluk çekiyordur, kolay değil gerçekten...
Babam kara koyunun ak kuzusu olurmuş diyor, çok doğru söylüyor öyle di mi :)
Ak kuzumun artık beni tamamen tanıyor biliyor olmasının zevkini sürüyorum şu sıralar ;) Öyle ki benim dışımda bir başkasının elinden biberonunu dahi içmek istemiyor. Maalesef birçok şey denememe rağmen sütüm artmadı, ben de bu gerçeği artık kabullendim. %70 mama %30 anne sütü şeklinde devam ediyoruz. Nil için beni emmek; yemek sonrası içilen keyif kahvesi gibi birşey oldu artık, napalım buna da şükür diyoruz. Bunların yanında artık ek gıdaya da geçtik; sabahları armut ve kuru kayısı püremiz, akşam üstleri de yoğurdumuz var. Ek gıda için biraz erken olduğu düşünülebilir ama bizde çok işe yaradı, mama kabızlık yapıyordu bu sorunu artık çözmüş olduk.
Nil yeni yeni ellerini keşfetti, oyuncaklarını kısa süreli de olsa elinde tutabiliyor ve beni tırmalamak son günlerdeki en büyük zevki gibi görünüyor :P Özellikle kucağımdayken saçımı yolmaya bayılıyor zilli! Bir tek geçenlerde kucağımdayken bana bakıp yüzümü okşadı ben de zevkten dört köşe oldum tabii ama sonrasında yine yapıştı saçlarıma :) Hem severim hem döverim diyenlerden bizimkisi ;) Müzikle pek arası yok, hamileyken klasik müzik dinleyin bıdı bıdıları bizde yalan oldu, ileride ne olur bilemiyorum ama müzik şimdilik küçük hanımın ajandasında yer almıyor. Kendi çapında birşeyler anlatmayı çok seviyor, karşılıklı sürekli aguluyoruz. Kitapta bebekleri konuşmaya teşvik etmek için onlar agularken dinlememiz gerektiğini ve ara sıra da "aaa öyle mi oldu" gibisinden tepkiler vermemiz gerektiğini okumuştum, ben de buna özen gösteriyorum. Ama 3 yaşına kadar TV'den uzak tutma olayını nasıl halledicez inanın hiç bilmiyorum! Evde yalnız kaldığım günlerde kafayı sıyırmamak için TV'yi açıyorum, Nil sırtı dönük olsa bile kafasını çevirip ekrana bakmaya çalışıyor, ben de bakmaması için hemen yönünü değiştiriyorum. Evde böyle iki hatun köşe kapmaca oynuyoruz resmen :) Neyseki iki çiçek bir böcek olmamıza az kaldı! Prensimiz öbür ay yanımızda olacak ve bizi kapıp Moskova'ya kaçıracak ;) 8 ay sonra yine Moskova'da bu sefer kızımla birlikte olmak bakalım nasıl olacak? Bunu çok merak ediyorum doğrusu!
Prensimin ameliyatı ve kızımızın doğumu ile birlikte Moskova defterini kapatma kararı aldık, baharda temelli dönüyoruz, bu yüzden İstanbul'daki evimizi şimdiden hazırlamaya başladık. Nil'in mobilyalarını Modoko'daki Festival Mobilya'ya yaptırdık. Hangar gibi mağazada gözümüze küçücük gelen mobilyalar eve girince adeta boyut değiştirdi! Küçücük Nil'im bu mobilyaların arasında oyuncak bebek gibi kalacak vallahi hii hii :) Duvarlar için önceden duvar kağıdı düşünüyorduk ama bunun pek sağlıklı olmayacağına karar verip vazgeçtik, şimdi bir ressama teslim edeceğiz, bakalım nasıl bir iş çıkartacak? Bizden haberler şimdilik bu kadar, aslında daha fazlası da var ama başka bir güne yazacak konu kalsın öyle di mi ;)
Hepinize harika bir hafta dilerim!
p.s İlk ve üçüncü fotoğraf canım arkadaşım Selin'in objektifinden... Işığına sağlık güzel hamişim benimmm!

23 Kasım 2012

Mazeretim vaaar, bebekliyim ben!

Yok içime sinmedi benim, bir iki kelam edeyim istedim. Her gün "bugün bloga birşeyler yazıyım" diye niyetleniyorum ama akşam olunca bu fikrimden anında cayıyorum. Aslında kızımla ilgili yazacak çok şey var ama gün sonunda buna enerjim kalıyor mu hayır. Bir de ben blogumu çektiğim fotoğraflarla renklendirmeyi seven biriyim, kuru kuruya yazı yazmayı sevmiyorum. Yazdıklarımı da uzatmayı seven biri değilim, az ve öz olsun istiyorum. Fotoğraflar kısıtlı, kelimeler az olunca blogda (Nil'im dışında) paylaşacak pek birşey olmuyor. Aslında böyle olmasını da istemiyorum sonuçta burası benim hayatımın kısa bir özeti. Arada sırada kafama esiyor ve bugünkü noni postlarımdan yapmak istiyorum, üstümde yeni aldığım bir bluz ile afilli pozlar vermek istiyorum ama nerdeee bir bakıyorum dakka bir gol bir olmuş, o yeni aldığım bluzün üstüne Nil en son yediği mama ile imzasını atmış, veya o minik elleriyle saçlarımı yolmuş, yolunan saçlardan arta kalanı kurtarmakla cebelleşen zavallı yavrucak benim yaka paça bir kenara gitmiş, afilliden geriye kalmış sadece bir fil :) Hem de 67 kiloluk olanından hey maşallah! Ama seviyorum bu yeni hayatımı :) Anneliğin tadını doyasıya çıkarttığımı düşünüyorum. Kızımın huzurlu ve mutlu bir bebek olması için elimden geleni yapıyorum. O büyüdükçe ben de onunla birlikte büyüyor onunla birlikte olgunlaşıyorum gibi duygusal bişiler zırvalayacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Yok ayol ben aynı bildiğin benim işte :) Ayrıca saat olmuş gecenin biri. Hadi tutmayın beni yatıcam ben şimdi :)
 

22 Kasım 2012

Ben...

Artık buradan koptum tamamen...
Beni affedin lütfen...

06 Kasım 2012

Mekik

Bu hafta sonu nasıl geçti anlamadım bile çünkü prensim yanımdaydı, bu anlar hiç bitmesin istedim. Maalesef bir süre daha İstanbul-Moskova arası mekik dokuyacağız. Gerçekten çok zor bu mesafelere boyun eğmek :(  O yanımızda olmayınca bir şeyler hep eksik kalıyor, her ne kadar minik kızım günümü aydınlatsa da günün sonunda yanımda aradığım prensim oluyor... Yazın geçirdiği zorlu ameliyatın ardından her dakikamızın ne kadar kıymetli olduğunu bildiğim için bir anımızın ayrı geçmesini istemiyorum. İnşallah bu zorlu günler de geçecek ve biz hep bir arada olacağız. Tek yapmam gereken Ocak 2013'e kadar biraz daha sabretmek...
Uzun bir süredir outfit postu yayınlamamıştım, şimdi komik geldi böyle kendimi koymak :)
3 aydır hala aynı kilodayım: 68! Atv'de Krem diye bir dizi var ya hani, hah işte aynaya her baktığımda kendimi o başroldeki şişman kız gibi görüyorum. Ne giysem kendimi hiç beğenmiyorum, önümde herşeye burnunu sokmak isteyen, benden bir adım önde gitmek için can atan kocaman bir göbek var sanki. "Bira göbeği değil ya bebişim ortaya çıktı!" diyerek kendimi sakinleştiriyorum ;) Bakalım bundan sonraki aylarda kilomdaki ivme aşağı doğru inme eğilimi gösterecek mi?
Aaa inanmıyorum şimdi farkettim elbisem üstteki siyah beyaz fotoğraftaki bayanla aynı! Vay anasını!
Evreka evreka! Göbeği alt etmenin bir yolunu buldum ;) Amerika'dayken bunun bir benzerini (AB Slide markayı) kullanmıştım, her gün yapınca gerçekten etki etmişti, burada aynı markayı bulamadım Roller Slide isminde benzer bir alet satıldığını görünce hemen aldım. Şimdi tek yapmam gereken minik prenses uykudayken sadece 5 dakikamı bu alete ayırmak ;)
Uyumak demişken... Ahhh bakmayın siz onun böyle mışıl mışıl uyuduğuna!
Uyanık olduğu her dakika biz bu vaziyetteyiz ;) Totomunuzun ve sırtımızın yer görmesinden hiç hoşlanmıyoruz! İstiyoruz ki her an her dakika evin her köşesini her odayı dolaşalım tekrar dolaşalım sonra tekrar dolaşalım :) Kendimi bazen Nil'in atı gibi hissediyorum, sabit durmaya başladığım anda dehhh der gibi bir ıhhh yapıyor bir iki tekme atıyor ve ben komutu alıp başlıyorum ordan oraya dolaşmaya :) Dıgı dıg, dıgı dıg, dıgı dıg :) Ohhh küçük hanımın hayat dolce vita vallahi! Bunları yazıyorum diye şikayet ettiğimi sanmayın ama! Onu böyle kucağa alıştıran benim, biliyorum ki bir süre sonra istesem de kucakta durmayacak, o minik ayakları ile alıp başını gitmeye çalışacak, bu yüzden şimdi bu anların tadını çıkartıyorum ben :)
Bizden haberler şimdilik bu kadar...
Hepinize harika bir hafta dilerim!
Dıgı dıg :)

02 Kasım 2012

İstanbul Akvaryum

Bayramın ilk günü canım teyzoşlarım beni ve Nil'imi İstanbul Akvaryum'a götürdüler. Devasa akvaryumun içindeki çeşit çeşit balıkları ve deniz canlılarını seyrederken kendimi adeta bir okyanusta dalış yapıyormuş gibi hissettim. Akvaryumun çıkışına doğru yer alan yağmur ormanları da pek güzeldi doğrusu. Nil'im gezi boyunca uyukladığı için eğlenceyi kaçırdı, zaten çocuk olma sırası o gün bendeydi ;) Yalnız fotoğraf makinem yanımda olmadığı için bin pişman oldum! Cep telefonumun şarjı bitene kadar çektim, biliyorum fotoğraflar pek gelecek vaad etmiyor ama yine de sizlerle paylaşmak istedim... Umarım bir gün Canon'um yanımdayken buraya gitme fırsatım olur ;) Florya semt olarak size ters gelir mi bilmiyorum ama eğer çocuğunuz varsa (anlayacak yaştaysa veya deniz canlılarına meraklıysa) buraya bir göz atmanızı tavsiye ederim. Bilet fiyatları birazcık yüksek ama bence buna değer diyorum. Gezinin sonunda Sütiş'in harika manzarası eşliğinde bir keyif çayı içmeyi de unutmayın ;)
Adres: Şenlikköy Mahallesi, Yeşilköy Halkalı Cad. No:93 Florya, İstanbul
Telefon: 444 97 44
Bilet fiyatı yetişkinler için 29TL.
Öğrenci, öğretmen, engelli, 65 yaş üstü ve gaziler için 22TL.
0-2 yaş ücretsiz.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...