27 Şubat 2014

Açık Hava

Çok değil sadece geçtiğimiz hafta sonunda böyle incecik bir bluzle pozlar verdiğime inanamıyorum! O gün hava işte bu kadar sıcaktı. Bugün ise kelimenin tam anlamıyla dondum diyebilirim! Valizimde boşuna taşıdım diye hayıflandığım kar montuma nihayet sarınabilirim, İzmir'e veda etmeme sayılı günlerin kaldığı şu soğuk günlerde...
İzmir'in görmediğim birçok yeri olduğuna eminim, ama gördüklerim arasında ben en çok Bostanlı'yı sevdim. Burada her şey ayağınızın altında ve yürüme mesafesinde, parkı, pazarı, pastanesi, postanesi, vapuru, sahildeki yürüyüş parkuru... Hepsine yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. Tek handikapı benim gibi boğazına düşkün olanlar için tehlikeli birçok alternatifin bulunması; kumru, kumpir, waffle ufff ben acıktım sanırım :P
Niloş İstanbul'da Gymboree'ye bayağı alışmış, buraya gelince anladım. Burada bunun eksikliğini hissedince, parklar da kesmeyince onu Elma Şekeri Çocuk Evi'ne yazdırdım. Hafta içi her gün 1 saat oyun grubuna katıldı, ben de yanında ona eşlik ettim :) Hem benim aklım onda kalmamış oldu, hem de o enerjisini güzel bir şekilde atmış oldu. Mesela dün müzik dersinde çok tonton bir müzik öğretmeni (Sayın Işıltan Uşaklıgil) akordeon çaldı ve bütün çocukları müthiş eğlendirdi. Bu bakımdan Elma Şekeri gerçekten çok isabetli bir seçim oldu. Buradan okul müdürü Özlem Sonay Binay'a sıcak ev sahipliğinden ötürü, Nil'le ilgilenen Hayriye Uçan Öğretmen'e de Nil'e göstermiş olduğu yakın ilgiden ötürü teşekkür ediyorum.
Sanırım en son 6 yaşındayken böyle bir poz vermiştim, Libya'da yaşadığımız günlerde gittiğimiz bir müzenin kırık heykelinin arkasına geçip aynen bu şekilde pişmiş kelle gibi sırıtmıştım :) Ne kadar büyüsek de içimizde küçük bir çocuk hep saklı duruyor sanırım!
İçinizdeki çocuğu kaybetmemeniz dileğiyle...
Bluz: Park Bravo (teşekkürler anneciğim!)
Pantalon & Kolye: Bostanlı'daki butiklerden
Çanta: Persunmall
Mekan: Bostanlı Açık Hava Müzesi

23 Şubat 2014

Foça

Geçtiğimiz hafta sonu Foça'daydık... Daha önceden hiç görmediğim Foça'yı nedense hep sessiz sakin bir sahil beldesi olarak hayal etmiştim ama kalabalık insan selini görünce gerçekten şaşkınlığımı gizleyemedim. Tamam o gün hava çok güzeldi, herkes belli ki kendini bir yerlere atmak istemişti ama burası kış vakti böyle ise yazın halini düşünemiyorum bile! Kalabalık sahil yerine kah ara bir sokakta kah kıyı şeridinde karşıma çıkan değişik renk ve şekildeki kapıları fotoğraflamayı tercih ettim ben. Kendimi kaybedip 500'den fazla fotoğraf çektiğim gezimizden pek hoşnut ayrıldım doğrusu. Tabii sonrasında bu kadar fotoğrafı elemek, içlerinden uygun olanları seçmek ve bunları eşleştirmek bayağı zamanımı aldı ;) Sadece bir kısmını paylaşabildiğim Foça karelerini umarım sizler de beğenirsiniz. Kapıları görünce bir tıklamak, denizi görünce balıklama atlamak, kedilerin miskin hallerine bakınca birazcık şekerleme yapmak isteyecek misiniz bakalım?
Bu sahil ilçesi Antik Çağ'da civar denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, sözcük günümüze Foça olarak gelmiş... (kaynak: Vikipedi)
Antik çağda kentin doğusundaki tepeler üzerinden geçen surlar Athena Tapınağı'nın bulunduğu yarımadayı da kuşatıyormuş. Beş Kapılar yöresindeki yazıta göre Beş Kapılar Kalesi Sultan Süleyman'ın oğlu Sultan Mustafa'nın oduncusu Silahtar İskender Ağa tarafından 1538-1539 yıllarında onarılmış.
İki fotoğraf arasındaki farkı bulunuz ;)
Atımız olur da kovboy şapkamız olmaz mı :)
Bu yüzüğü İzmir'e gelmeden önce yapmıştım, en kibar kızlarımdan biridir kendileri ;)
Dolana ay dolana, dolana kız dolana :) Foça'da herkes ve herşey kendi çapında birşeyler dolamıştı !
Bu minnoşun kuyruğunu ağaca dolamasına ise bayıldım!
Burada pek belli olmuyor ama bu kediciğin gözleriyle kapı aynı renkti; mint yeşili!
Ana kız böyle uslu uslu poz vermemize sakın aldanmayın!
Niloşla ikimizin arka plan halleri aslında bu şekilde :)
Geçmişten günümüze kapılar...
Yaşlı dede hiç sesini çıkarmadan poz verdi, ben de ona bu centilmenliği için teşekkür ettim...
Arnavut kaldırımlarını arşınladık durduk ;)
Karşımıza çıkan kimi kapı tokmakları çok ilgi çekiciydi doğrusu...
Tık tık tık kimse yok mu huuu komşuuuu :)
Saksıda kaktüsler hatta taşlar arasında hayat bulmuş otlar bile ortamı güzelleştirmeye yetiyor öyle di mi?
Günün sürprizi ise tamamen tesadüfen çektiğim ve sonradan aralarındaki benzerliği farkettiğim bu kare oldu...
Zaman ayırıp fotoğraflarıma baktığınız için teşekkür ederim :)

18 Şubat 2014

Pretty Ruffle

Zamanlama süperdi! Tam da Sevgililer Günü'nde kapımız çaldı. Canım arkadaşım Kristin sayesinde tanıma fırsatı bulduğum Pretty Ruffle'ın kızıma ve bana özel hazırladığı tütüler gelmişti! Koliyi heyecanla açtım ve içinden çıkanlara hayranlıkla baktım; yaşımız kaç olursa olsun hepimizin içinde bir Sindirella saklı kabul edelim bunu ;) Kendimizi (en azından beni) bir masalın içindeymiş gibi hissettiren kostümlerimizi üzerimize geçirdik, özel saç aksesuarlarımızı taktık ve bu büyülü anın tadını çıkardık. İtiraf etmeliyim o gün Nil'den çok ben eğlendim ve üstümü değiştirmek hiç istemedim! Beni bir prenses gibi hissettiren Pretty Ruffle'a sonsuz teşekkürler!
Pretty Ruffle'da 0-3 aydan 6 yaşa kadar tütüler, etek ve salopetler, elbiseler, anne ve kız çocuklarına özel giysiler, %100 pamuktan üretilmiş bodyler ve ayakkabılar bulabilirsiniz, rengarenk koleksiyonlarına mutlaka bir göz atın derim ;)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...