30 Mart 2015

Çav Bella

Sonunda güneş yüzünü gösterdi! Üzerimdeki paltonun bana fazla gelmesine ve sadece t-shirtle kalmak istememe hala inanamıyorum :) Ben de fazlasıyla şom ağızlı biriyimdir, eğer bu hafta yağmur yağarsa benden bilebilirsiniz hii hii :)
Bu elbiseyi de çok beğenip almıştım, giydiğimde şöyle İtalyan gangsterleri gibi havalı olurum diyordum ama evdeki hesap çarşıya uymadı içine zor sığdım :P Yandaki düğmeler her an "bizden bu kadar Nonicik çav bella" demek üzereler hahahahaha :)
Hepinize güzel bir hafta dilerim!
T-shirt: Mango
Çanta: Zara
Şapka: Boyner

29 Mart 2015

Sheinside Çekiliş Sonucu !!!

Günaydın, iyi pazarlar! Sheinside çekilişime gösterdiğiniz ilgi için hepinize çok teşekkür ederim :) Hafta sonu bitmeden çekiliş sonucuna hemen geçmek istedim...
Katılan 71 kişiden bakalım kazanan kim olmuş?
61. sırada yorum bırakan sevgili İstanbul'a (Zerrin'e) teşekkür ediyor, 6 ürün arasından seçimini yapıp benimle hemen iletişime geçmesini rica ediyorum.
Hepinize güzel bir pazar dilerim...

28 Mart 2015

Püskül

Bu deri ceketi seçerken hiç bu kadar eğleneceğim aklıma gelmemişti! Püsküllerine bayıldım! Yalnız ben böyle oynarken kedim Miso'dan uzak durmalıyım yoksa o da oyun zannedip tırnaklarını geçirirse uuuu düşüncesi bile kötü yaw :P
Püsküllü ceket: Sheinside
Çanta & Botlar: Mango
Bej kolye: Pudra Butik (İzmir)
Kuru kafalı kolye: Teyzemin hediyesi
Bileklik: Dükkan Leyla (İzmir)
Şapka: Mudo Concept

27 Mart 2015

Hazır & Nazır

Kışlıklar artık bana fazla gelmeye başladı, boğazlı kazakları, yünlü hırkaları, külotlu çorapları vesaire hepsini üzerimden atasım var! Pullu elbisemle birazcık ferahladım doğrusu, evet ben yazı karşılamaya hazırım hem de fazlasıyla! Ya siz?
Bu arada Sheinside çekilişime katılmayan kaldıysa bekliyorum :) Kazananı hafta sonunda açıklayacağım. Hepinize şimdiden harika bir hafta sonu dilerim!
Manto: Sheinside
Elbise: Sheinside
Hırka: Zara
Çanta: Massimo Dutti (eski)
Ayakkabı: Nine West (çok ama çoook eski :) tipik boğa burcu işte malı kıymetli :P)
Küpe: Yargıcı

26 Mart 2015

Home Sweet Home ♡

Sevdiğim birinin elinden çıkan, beni düşünerek hazırladığı bir hediyeden daha değerlisi yoktur benim için... El emeği beni özel hissettirir... Ve hiçbir pahalı hediye o el emeğinin yerini tutmaz gönlümde... Bugün evimde sevdiğim, baktıkça beni mutlu eden köşelere yer vermek istedim... 
Kedileri ne kadar sevdiğimi bilen tatlı blog arkadaşım Derya yıllar önce bu güzel yastığı ve 4 kediden oluşan kanaviçe tabloyu hediye etmişti... O zamanlar Nil'im ortada yoktu, şimdi kızımın odasını süslüyor bu güzel kedicikler :)
Canım annemin çakıl taşlarını kullanarak ağaç kütüğüne yaptığı bu tabloya doğa aşığı biri olarak bayıldığımı söylememe gerek yok di mi ;)
Anasına bak kızını al diye boşuna dememişler :) Keşke birazcık ablama çekseymişim! Canım ablamın yaptığı biblolar ve Nil'imin 1 yaş doğum günü için çizdiği resim... 
Bu ailenin kadınları bu kadar yetenekli olmak zorunda mıydı yafff :)
Canım teyzem Sevdoş'umun yaptığı yağlı tablo...
Zeynebim... On parmağında on marifet olan arkadaşım! Gülleri ne kadar sevdiğimi biliyor tabii :)
Canım annemin kuru yapraktan yaptığı çerçeve...
Bu sefer kendimi şımartmak için Little Garden'a yaptırdığım bahçe :) Ben yemek yaparken pisicik mutfakta beni izliyor şimdi :)
Canım annemin çakıl taşından yaptığı Nasreddin Hoca :)
Tatlı arkadaşım Tuba'nın Niloşa özel işlediği kanaviçe tablo...
Hepinize sevginin içinize işlediği bir gün dilerim!

25 Mart 2015

Vino'da Kız Kıza :)

 
Geçtiğimiz günlerde Vino Steak House'un 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında blogger anneler için düzenlediği geceye katıldım. Çocuklarımızı bir geceliğine evde bırakmanın coşkusuyla yuppiii diye restorana böyle koşturmadık tabii bu işin esprisi :) Ama gerçekten kız kıza keyifli bir gece geçirdik. Şarap hakkında bilmediğim şeyler öğrendim, güzel bir yemek yedim, kızlarla çene çaldım ve köşk içerisinde yer alan tablolarla sergi gezmiş kadar oldum e daha ne olsun :)
Vino Steak House'un bulunduğu köşk 1941 yılında Anıtkabir'in de mimarı olan Emin Onat tarafından yapılmış...
Göztepe Bağdat Caddesi üzerinde yer alana köşkün 250 kişilik kapalı, 300 kişilik açık alanı bulunmaktaymış.
Önce şarap (kav) odasını dolaştık.
Fiyatları 25TL'den 3.650TL'ye kadar değişebilen, 14 ülkeden 350 çeşit şarap bulunuyormuş. İçmek istediğiniz şarabı kav odasından kendiniz seçebiliyormuşsunuz.
Şarap odasından sonra masamıza geçip peynir tabağı ile açılışı yaptık... 
İkram edilenler arasında ben en çok dana lokum ve üç boyutlu köfteyi beğendim...
Şarap danışmanı Alper Apaydın her salı ve perşembe saat 18:00'de Vino Steak House'un facebook sayfasında ‪#‎AlperAnlatıyor hashtagi altında şarap hakkında bilgiler paylaşıyormuş...
İçtiğimiz ilk şarap Alper Bey'in genç şarap olarak nitelendirdiği 2013 yılına ait bir Chianti idi...
Şimdi gelelim Alper Bey'den dinlediğimiz şarap içim kurallarına;

1. Gözle inceleme: Şarap kadehe ilk konulduğunda önce gözle incelenmeliymiş. Şarap kadehini beyaz bir zemin üzerine koyup renginde herhangi bir anormallik var mı, rengi kahveye mi kaçıyor yoksa berrak mı, tortu var mı gibi özelliklere bakmak gerekiyormuş.
2. Koklama: Daha sonra şarabı koklayarak herhangi bir bozulma olup olmadığına bakılmalıymış. En sık rastlanan hata mantar hatasıymış, mantardan kaynaklanan hatalarda şarabın kokusu ojeyi andırıyormuş. Şarabın içindeki mikro organizmaların hatasına ise bret hatası deniliyormuş, böyle durumlarda şarabın ağır hayvansı bir kokusu oluyormuş. Ayrıca yapım aşamasında, üretim yerinden kaynaklanan klor hatası da olabiliyormuş.
3. İkinci burun : Şarabın içindeki molekülleri harekete geçirip, daha yoğun bir aroma sağlamak için kadehle hafif daireler çizerek şarabı sallamak gerekiyormuş, bu işleme ikinci burun deniliyormuş.
4. Damakta analiz: Son olarak şarabı damakta diş etlerine temas ettirerek asit-gövde analizi yapmamız gerekiyormuş. Örneğin şarabı ağzımıza aldığımızda diş etimizde bıraktığı burukluk tanen'den (şarabın doğal kimyasal oluşumu) kaynaklanıyormuş. Şarap ağzımızı sulandırıyorsa bu asit oranının yüksek olduğunu gösteriyormuş. Eğer şarap hava aldıysa meyve aroması düşük oluyormuş. Şarabın yoğunluğuna göre de gövdeli veya gövdesiz olduğunu anlıyormuşuz. Örneğin şeftali suyu gövdeli, vişne suyu ise gövdesiz bir içecekmiş.
Şarap dünyası şu anda eski dünya (örneğin Fransa, İtalya) ve yeni dünya (örneğin Amerika, Şili) olarak ikiye ayrılmış durumdaymış...
İçtiğimiz ikinci şarap ise "kupaj" denilen birden fazla şarabın birleşmesiyle oluşan 2012 yılına ait bir California şarabıydı. Benim için biraz fazla sertti, içtiğimiz ilk şarap Chianti meyvemsi tadıyla benim damak tadıma daha çok hitap etti. Zaten Nil'e hamileliğim ve ardından 2 yıl süren emzirme dönemim boyunca içkiden uzaklaştığım için artık bir kadehten fazlasını bünyem pek kaldıramıyor...
Bu geceyi organize eden marka danışmanı sevgili Deniz Sağlam'a ve Seyhan'cığıma teşekkür ediyorum!
Ve sizleri Vino'nun içerisinde yer alan güzel tablolarla baş başa bırakıyorum...
Sonay Demirhan Demir
Sonay Demirhan Demir - "Tekirler"
Sonay Demirhan Demir - "Temenni" 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu 
Ayla Aksoyoğlu
Şeli Abut Benhabib
Sonay Demirhan Demir - "Aynadakiler"
Sonay Demirhan Demir - "Kürk"
Sonay Demirhan Demir - "Gülümseme"
Sonay Demirhan Demir - "Cafedeki Rus Kadınlar-I"
Sonay Demirhan Demir - "Cafedeki Rus Kadınlar-II"
Şeli Abut Benhabib
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...