Tuvana Büyükçınar Ariel için özel olarak tasarladığı makinede yıkanabilir yeni koleksiyonu "Tuvanam"ı Sofa Otel'de gerçekleştirdiği bir defile ile tanıttı. Biz de defileyi izlemek üzere Sofa Otel'in yolunu tutuk. Bu Nil'imle birlikte izlediğimiz ilk defile olduğu için çok ama çok özeldi benim için! Nil'im büyük bir merak ve heyecanla mankenleri izledi, ben de onu :) Ariel'e bu keyifli davet için çok teşekkür ederim!
30 Nisan 2015
27 Nisan 2015
26 Nisan 2015
İlkbahara Hazırlık
Laptopıma koca bir fincan kahveyi döktüm :( Tamamen bozulmadı ama klavyesi gitti :( Aynısı ablamın da başına gelmiş, o da bir bardak su dökmüş (sakar kardeşler hee hee :)) ve bana yöntem olarak laptopın arasına bir havlu koyup ters çevirmemi ve üzerine 4-5 kalın kitap koyup 3 gün boyunca beklememi söyledi. Dediğini aynen yaptım, klavye kısmen kurtuldu sayılır ama eksik harflerle bir cümle kurmam oldukça zor oluyor, deli kız gibi devamlı başka bir sayfadan harfleri copy paste yapıp duruyorum, sanırım yeni bir laptop almanın vakti geldi :( Laptopımda böyle ciddi bir sorun yaşadığım için yayınlayacağım postları bir süreliğine ertelemek zorunda kadım... Yoksa onları oturup bu şekilde hedede hedede yazmaya çalışırsam beni tımarhaneye kapatmak zorunda kalabilirsiniz tercih sizin hee hee :) Ay ben zor yazıyorum dedikçe inadına daha çok yazasım gedi :P Sadede gelecek olursak; bugün sadece wishlist post var, ben yeni bir laptoptan 32 dişim ortada sırıtarak size sesleninceye dek hoşçakalın!
İlkbahar hazırlıklarına başladım bile, ilk alışverişimi bu cici ayakkabıları alarak yaptım.
Tulumları hayatıma çok geç dahil ettim ama şimdi en sık tercih ettiğim giysilerden biri oldular! Kısası, uzunu, yazlığı kışlığı hepsini çoook seviyorum. Vintage tarzdaki bu tuluma da bayıldım ve hemen sepetime attım, giymek için sabırsızlanıyorum!
Yaşlandıkça olmadık renkleri beğenir oldum; şu mor ayakkabılar gibi mesela :) Mor tulumum ile birlikte nasıl duracaklar merak ediyorum ;)
Bu çiçekli tulum da çok tatlı öyle di mi?
Mor bileklik...
Bu elbise de tam benlik!
Ve son olarak bu clutch'ı sizlerle paylaşmak istedim.
Ne demişler? Hayat size ekşi bir limon uzattıysa şekeri siz olun bir limonata yapın ya da bir mojito hazırlayın tercih sizin :)
Hepinize mutlu pazarlar dilerim, şükürler olsun ki postu bir şekilde tamamladım, 1 saat sürmüştür sanırım!
21 Nisan 2015
Matruşkalı Kurabiyelerimin Hikayesi
Aslında kurabiye yapımına başlangıçta tamamen keyif amaçlı başlamıştım ama siparişler almaya başladıkça bu konuda kendime daha farklı bir yön çizmeye karar verdim. Evet bebek kurabiyeleri, doğum günü kurabiyeleri vs. hazırlamak güzeldi ama herkesin yaptığı bir şeyi yapıyor olmak benim için biraz can sıkıcı bir durumdu. Kendi açımdan bu işi daha keyifli bir hale getirmek istedim ve bunun için aylardır ciddi anlamda çalışmalar yaptım. Ne yaparsam beni daha mutlu eder sorusunu kendime defalarca sordum...
Rusya ile yolum hep bir şekilde kesişti, küçükken babamın işi, evlenince de eşimin işi nedeniyle oranın kültürünü birebir tanıma ve yaşama imkanına kavuştum, can dostlarımı orada buldum, bu nedenle kendimi gerçekten şanslı hissediyorum... Orada geçirdiğim yılları blogumda da elimden geldiğince paylaşmaya çalıştım. Hayatımın ciddi anlamda mihenk taşlarından biri olan bu ülkeyi yaptığım kurabiyelere de yansıtmak istedim. Matruşkalar benim için süslü bebek olmanın çok ötesindeler, onların her birinde benim güzel anılarım saklı, ben o günleri nasıl tebessümle hatırlayıp kurabiyelerimi yaratıyorsam, onları yiyen kişilerin yüzlerinde de aynı tebessümü yaratmak istiyorum...
Salopet
İtiraf ediyorum; hayatımda ilk kez kot salopet giyiyorum! Hadi bu kadar abartmıyım, belki ilk değildir ama yüksek ihtimal en son 10 yaşındayken falan giymiş olabilirim :) 40 yaşıma basmaya birkaç yıl kalmışken daha fazla beklemiyim dedim ve giydim! Heralde bir sonrakini de bundan 30 yıl sonra 70'ime merdiven dayarken giyerim hii hii :)
Bu arada şükürler olsun ki ideal kiloma ulaşmama sadece 2 kilo kaldı! İki kilo ne ki hemen veririm diye düşünüyordum ama hiç de sandığım gibi olmadı, resmen üzerime yapışıp kaldı :( Tabii bir yandan deli gibi kurabiye pişirirken diğer yandan tatlıdan uzak durmaya çalışmak da çok zor benim için, yürüyüşler yaparak bunu telafi etmeye çalışıyorum şimdi...
Hepinize mutlu bir Salı dilerim...
Salopet: Romwe
Deri Ceket: Sheinside
Clutch: Front Row Shop
16 Nisan 2015
OMO ile "Deneyimsel Öğrenme" üzerine...
Geçtiğimiz ay çok keyifli bir etkinliğe katıldık biz Nil'imle... Instagramdan beni takip edenler paylaşımlarımı görmüşlerdir zaten...
OMO'nun davetlisi olarak deneyimsel öğrenme hakkında bilgiler almak üzere Salt Galata'ya gittik.
Önce kahvaltımızı yaptık...
Nil müzik aletlerini görünce tutamadı kendisini kahvaltıyı bırakıp konsere geçti hii hii :)
Yıllar önce iki farklı hocadan bateri dersleri almıştım, Nil de annesinin yolundan gidecek belli oldu ;)
Kahvaltıdan sonra çocuklarımızı atölyeye bıraktık ve çok değerli konuşmacıları dinlemek üzere toplantı odasına geçtik.
İlk olarak sözü Universal marka müdürü Ercan Solmaz aldı. Modern ebeveynlik konseptinin 2001 yılında başladığını, 2004 yılında çocuk gelişimi üzerine oluşturdukları "Kirlenmek Güzeldir" felsefesiyle çocuk gelişimine pozitif katkıda bulunmayı amaçladıklarını anlattı. Çocukların özgürce kirlenerek oynadıkları oyunlar planladıklarını, her yıl devam eden projeler yarattıklarını ve bu seneki sloganlarının "Hadi Hareketlen Kirlen Öğren" olduğunu söyledi. İstanbul, Ankara, İzmir’de 5-12 yaş arası çocuk sahibi 900 annenin katılımı ile gerçekleşen çok kapsamlı bir araştırma yaptıklarını anlatarak bu araştırma sonuçlarından bahsetti bizlere... Bu araştırmaya göre;
• “Beni daha zor bir gelecek bekliyor” diyen annelerin oranı %68
• “Çocuğumu daha zor bir gelecek bekliyor” diyen annelerin oranı % 69
• Annelerin %60’ı çocukları için gelecekte hangi vasıfların iyi olacağını kestiremiyor
• Çocuklarını geleceğe hazırlamak konusunda kendilerini ve imkanlarını yeterli gören annelerin oranı sadece % 31
• %56’sı çocuğum büyüdüğünde önde gelen meslekler çok daha farklı olacak diyor.
• Annelerin %58’i değişimi yakalamakta zorlanıyor.
• Annelerin %89’u okulda öğrendiklerinin çocuklarının gelecekte başarılı olması için tek başına yeterli olmadığını düşünüyor.
Çocuklar ve Teknoloji
• Çocukların ailelerinden istediği şeylerin başında %85 ile bilgisayar geliyor.
• Ailelerin %64’ü çocuklarına özel bilgisayar, %49’u akıllı telefon ya da tablet sağlamış görünüyor. Öte yandan annelerin %69’u telefon ve tabletin çocukları için zararlı olduğunu düşünüyor.
• Çocukların %76’sının her gün televizyon izleme izni var. % 70’inde TV izleme süresi günde 2 saatin üstünde. (Ailece yapılan ortak etkinliklerin başında yaklaşık %73 ile televizyon izlemek geliyor)
Çocuklar ve Oyun
• Annelerin %11’i çocuklarını dışarı hiç çıkarmazken, %49’u çocuğunu haftada sadece 2 gün dışarıya çıkarıyor.
• Evde 2 saatten fazla oyun oynayan çocukların oranı %45 iken dışarıda 2 saatten fazla oynayanların oranı %26.
• Annelerin %85’i kendi çocuklarıyla kıyasladıklarında, çocukken arkadaşlarıyla daha fazla oyun oynadıklarını söylüyor. % 81’i biz bugünün çocuklarına göre daha fazla deneyimleyerek ve yaparak öğrenirdik diyor.
• Çocuğuyla 2 saatten fazla oyun oynayan anne oranı ise %6. Anneler bu orana gerekçe olarak çocuklarıyla ne oynayacaklarını bilemediklerini ya da onlara bir şeyler öğretme konusunda kendilerini yeterli görmediklerini söylüyor.
Anneler ve Yaparak-Deneyimsel Öğrenme Modeli
• Annelerin %61’i “deneyimleyerek-yaparak öğrenme” kavramını hiç duymamış.
• Kavram anlatıldığında, annelerin % 84’ü bu modeli çocuğu için çok faydalı buluyor.
• Annelerin yalnız % 48’i hayatlarında yaparak-deneyimleyerek öğrenmenin yeri olduğunu ifade ediyor.
• Annelerin % 73’ü kirlenen çocuk daha fazla öğrenir diyor.
• “Kirlenen çocuk daha mutlu olur” diyen annelerin oranı % 82’yi buluyor.
Annelik serüvenimde benim en önem verdiğim şeylerden biri gün içerisinde elimden geldiğince Nil'i mutlu edecek aktivitelere yer vermek, evet bu beni zaman olarak inanılmaz kısıtlayan ve neredeyse her gece 3'lerde yatmamla sonuçlanan bir şey (o uyuduktan sonra evi toplama, bilgisayardaki işlerimi halletme ve sonra mutfağa girip rutin olarak kurabiye yapımına ayırıyorum zamanımı...) ama onun günü mutlu bir şekilde tamamladığını bilmek inanın tüm yorgunluğumu unutturuyor. İşte bu sebeple bu araştırmada en çok şu %6' lık "çocuğuyla 2 saatten fazla oyun oynayan anne oranı"na takıldım ben, bu oran bana çok ama çok düşük geldi :(
OMO marka müdürü Ercan Solmaz "deneyimsel öğrenme" modelini bizim çocukken düşe kalka, birebir yaşayarak öğrenme halimiz olarak özetledi ve bu modelin okul dışı eğitimde çok önemli bir yere sahip olduğunu belirtti.
Çocuk ve Ergen Psikiyatrı Prof. Dr. Yankı Yazgan edindiğimiz her besinden aldığımız kilo gibi, çocuğun tablet karşısında geçirdiği her sürenin dikkat ve öğrenme sorunu olarak ona geri döndüğünü söyledi. Neyin zararlı neyin faydalı olduğu üzerinde düşünmemiz gerektiğini belirtti. Her anne babanın genel isteğinin kendi ayakları üzerinde duran, mutlu ve özgüvenli çocuk yetiştirmek olduğunu ama bunun için de bazı yetilerin olması gerektiğini, özgüven, empati, doğru iletişim, saygı, kendi sınırını bilme, başkalarına değer verme gibi özellikleri çocuklarımıza kazandırmamız gerektiğini ekledi.
Prof. Dr. Yankı Yazgan günümüzde zamanın hızlanması durumu olduğunu, teknolojinin de bu sürecin bir sebebi değil bir ürünü olduğunu söyledi. Teknolojinin düşmanımız olmadığını ama önemli olanın bunu ne kadar kullandığımız olduğunu söylerek; günlük almamız gereken miktarı aşarsak zararsız gibi görünen sudan bile zehirlenebileceğimiz örneğini verdi. Zamanın hızı ve geleceğe dönük belirsizliklerin anne babada endişe yarattığını belirtti. Endişenin default bir fabrika ayarı gibi anne babalığın bir parçası olduğunu, bu durumun bir sebebi veya gerekçesi olmadığını çünkü en değerli varlığımızın çocuklarımız olduğunu söyledi ki zaman zaman aşırı endişe duyan ve bunun önüne geçemeyen bir anne olarak bu sözleri duymak beni rahatlattı :)
Prof. Dr. Yankı Yazgan deneyimsel öğrenmeyi ikiye ayırdı;
1. Duyular ne kadar çok sık kullanılıyorsa o kadar iyi. Örneğin markete araba yerine yürüyerek gitme gibi doğal hayatın içerisinde yer alma, beyin için de birçok fonksiyonu iyi koordine etmeyi sağlıyor.
2. Duyulara yüklediğiniz mana ile bunların kayıt altına alınmasını sağlıyorsunuz. Beyin adeta tag'leyerek çalışıyor. Örneğin "bu markette şu ürün satılıyor" gibi... Gördüklerimizden bir sonuç, bir ders çıkartıyoruz. Örneğin "şurdan geçerken köpek havlamıştı bu yüzden ben yolun diğer tarafına geçiyim" gibi...
Prof. Dr. Yankı Yazgan "Çocuğunuzun deneyimsel hesabında ne kadar deneyim biriktirirseniz o kadar kendi ayakları üzerinde duran bir çocuk sağlarsınız. Merak çok güçlü bir arzu ve dürtüdür. Hakikisini tattırmaktan alıkoymayın. Birşeyin hakikisini tadan kopyası ile yetinmez" diyerek konuşmasını tamamladı.
Aktif Yaşam Derneği'nin kurucu üyelerinden Mehmet Ali Çalışkan Türkiye'de oyun kavramının pek olmadığını, deneyimsel öğrenmenin kilit kavramlarından birinin oyun olduğunu anlattı. Oyunun aslında çocuğun dili olduğunu, çocuğun hayatında sadece birkaç saatini alan bir aktivite değil çocuğu anlamak için başvurduğumuz yöntemlerden biri olmalı diye ekledi. Mehmet Ali Bey çocuğun dilinden konuşmak için oyunun çok önemli olduğunu, anne babayla ilişki kurma biçimini oyunun oluşturduğunu söyledi. Ayrıca hareketle oyun arasında güçlü bir bağ olduğunu, hareket etmeyen çocuğun oyun oynamadığını ve ne yazık ki Türk toplumunun boş zamanını geçirmede aktif olmayı tercih etmediğini belirtti. Bu bağlamda hareketi ve oyunu çocuğumuza hayatın ta kendisi olarak anlatmamız gerektiğini söyledi.
Mehmet Ali Çalışkan çocuğu toplumun ve ailenin dışında bir kategoriye koyduğumuzu, bunun yanlış olduğunu söyledi.
"Oyun oynayan yetişkinler olmadığı için çocukların hayatında da oyun yok. Peki oyundan kastımız ne? Burada tecrübenin imkanları ortaya çıkıyor. Merak keşifin kapısını açıyor. Şehirli bir çocuk gördüğü her ağacı sadece "ağaç" olarak tanımlıyor. Halbuki kasabada dağ eteğinde yaşayan bir çocuk ağacın gürgen, meşe, kayın veya çitlembik olduğunu biliyor. Buna yapılandırılmamış oyun deniyor. Bizim kentli hayatımızda ise çocuklar deneyimsel öğrenmeden uzaklaşarak çeşitli etkinliklerle yapılandırılmış oyun oynuyorlar. Oyunu çocuğun zamanının sadece 1-2 saatini geçireceği bir taktik olarak görmemeliyiz, oyunu çocuğun hayatına entegre edeceğimiz yollar bulmalıyız..." diyerek konuşmasını tamamladı Mehmet Ali Çalışkan...
OMO kampanya elçisi, oyuncu ve anne sevgili Demet Akbağ da küçüklüğünde evde yemek yerken annesinin garson rolünü oynadığını, o ve kız kardeşinin Türkan Şoray'la Filiz Akın kılığına girdiğini, bir restoranda yemek yiyormuş gibi rol yaptıklarını ve annesinin bu oyunu hiç bozmadığını gülümseyerek anlattı. Güzel havalarda sokağa çıkıp yakar top oynadıklarından bahsederek çocukluğuna da bir noktada teşekkür etti. Oğlu küçükken yere örtü serip su içerisine karabiber, boya vesaire dökerek iksir yaptıklarını, ama geçmişi düşününce oğlunun kendi çocukluğu kadar özgür olmadığını üzülerek ifade etti. Demet Akbağ "dokunarak, değerek, hissederek oyunlar oynayalım, özgüven ancak bu şekilde olabilir." dedi ve "teknoloji bebek bakıcımız olmasın" diyerek konuşmasını tamamladı...
Nil oyunlarla eğlendi, ben dinlediklerimle yaşadığım endişelerin gayet normal olduğunu ve annelik yolumda doğru adımlarla ilerlediğimi farkettim. Bu yüzden anne kız ikimiz de kocaman bir gülümsemeyle ayrıldık Salt Galata'dan... Paylaştıkları değerli bilgiler ve anılar için Prof. Dr. Yankı Yazgan'a, Aktif Yaşam Derneği kurucu üyelerinden Mehmet Ali Çalışkan'a, sevgili Demet Akbağ'a, çektiği birbirinden güzel fotoğraflar için sevgili Bahadır Aydın'a, Universal marka müdürü Ercan Solmaz'a ve OMO ailesine bu keyifli gün için çok teşekkür ediyorum!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)