28 Temmuz 2016

Shabby Chic

Ülkece ne olaylar yaşadık di mi? O gece jetlerin hız duvarını aştığı için çıkardığı patlamayı andıran sesleri üzerimize bombalar yağıyor zannedip her şey bitti diye düşünmüştüm. İlk defa o gece gerçek anlamda savaşın içinde olan insanların nasıl bir korkuyla yaşamaya çalıştıkları konusunda empati yapabildim. O gecenin etkisini yeni yeni üzerimden atıyorum diyebilirim... Buraya bile bir süre ne yazacağımı bilemedim. Aslında hiçbir şey yapmak istemedim, kendimi bir süre bir boşlukta asılı gibi hissettim desem yeridir. Beni rahatlatan tek şey yaşadığım bu endişe duygusunu tek başıma yaşamadığım, toplumsal olarak bunu birlikte yaşadığımız idi, yani yalnız değildim. Düşüncelerimiz ne olursa olsun, neye inanırsak inanalım bu topraklarda hepimiz huzur içinde yaşamak istiyoruz, bu konuda hepimizin hemfikir olduğuna eminim. Uzun dönemde bunun yansıması bizlere nasıl olacak, hep birlikte yaşayıp göreceğiz, hakkımızda hayırlısı olsun...
Tabii ki hayat devam ediyor, hepimiz nasıl işlerimizin başına döndüysek benim de part-time işim gibi gördüğüm bloguma artık dönmem gerekiyordu ;) Bugünkü Noni postlarımdan birini daha fazla bekletmeden paylaşmak istedim. Cath Kidston tarzındaki böyle shabby chic elbiselere bayılıyorum, eski dönemden çıkıp gelmişim gibi nostaljik bir hava yaratıyor bende ve kendimi mutlu hissediyorum, Rosegal'den aldığım bu elbiseyi giyince de böyle mutlu hissettim, böyle iyi duyguların üzerime yapışıp kalmasına eskisinden çok daha fazla ihtiyacım olduğu kesin!
Elbise: Rosegal
Çanta: Shein
Ayakkabı: H&M

12 Temmuz 2016

Mario Prassinos Sergisi (Pera Müzesi)

1916'da İstanbul Pera'da Rum-İtalyan ve sanatla iç içe bir ailede dünyaya gelen Mario Prassinos, 6 yaşında ailesiyle Fransa, Nanterre’e yerleşir. Gençlik yıllarında Avrupa’da sürrealizm etkilidir. Akademik bir sanat eğitimi almamış olmasına rağmen sürrealizme uygun olarak düşlerine biçim vermeyi resimle sürdürür.

1945 sonrası kolektif çalışmalara yönelen Prassinos 1940-50’lerde kitap illüstrasyonları ile tiyatrolar için dekor ve kostüm çalışmaları gerçekleştirir. 1950-60’larda güney Fransa ve Spetses adasında doğayla iç içe daha bireysel deneyimler kazanır. 70 ve 80’ler “Türk Peyzajları” ve “Ağaçlar” serisine yoğunlaştığı yıllardır. 1985’te hayata veda ettiğinde 69 yaşındadır; yüz otuz kişisel sergiyi geride bırakmış, farklı tür ve tekniklerde hayli çarpıcı ve güçlü eserlere imza atmış özgün ve güçlü bir sanatçıdır.

Yapıtlarında rüyaları, doğayı ve anılardan süzülen imgeleri ilişkilendiren Prassinos'un sanatsal çizgisi belleğinin izinde şekillenmiştir. Resim, incelikler içeren bir oyun ve bir anlama aracıdır onun için ve sanatçının güçlü imgelerle örülü özgün hikayesini sunar izleyiciye. Bazen bir tepenin etekleri kaligrafik bir görünümle mürekkep olur damlar tuvale, bazen de suretler düğümlenir dokumalarında; yaşamın en çıplak izahıdır eşsiz siyah-beyaz ağaçları.

Mario Prassinos bu sergiyle doğumunun 100. yılında hikayenin başladığı İstanbul'a ve doğduğu semt Pera'ya, belleğinde götürdüklerini paylaşmak üzere geri dönüyor...
Eşkenar Dörtgen Figür (1937)

Belleğin İzinde
Andre Breton 1924'te sürrealizm manifestosunu yazdığında Prassinos henüz 8 yaşındaydı; yeni bir ülkede, yeni bir dil öğreniyor, yeni alışkanlıklar kazanıyordu. Ne var ki rüyaların ve bilinçaltında saklı kalanların peşine düşmesi çok uzun sürmeyecekti.

1934'te, henüz 18 yaşındayken sürrealistlerle tanışan Prassinos 1937'deyse Dali ve Picasso ile L'Art Cruel sergisine davet edildi. Bu serginin hemen ardından da ilk kişisel sergisini Gallerie Billiet-Vorms'da açtı.

Küçük boyutlu bu çalışmalarında Prassinos köşeli formları tercih ediyor, çizgiyi ve deseni öne çıkarıyordu. Savaşçı resimlerinde devam eden köşeli yüzlerin yanında metal bir zırha bürünmüş eller ve onlara eklenen duman ya da sesi temsil eden çizgisel efektler öne çıkıyordu. Bütününde ise resimler, yaklaşan savaşa ve yükselen faşizme karşı sanatsal bir protesto anlamı taşıyordu.
Billiet-Vorms Galerisi Davetiyesi için Ön Çalışma (1938)
Sol: Çelenkli Baş (1944)
Sağ: Çelenkli Baş için Çalışma (1944)
Ocak (1949)
Yenilmeyenler (1949)

Farklı Teknikler Farklı Tasarımlar
1934'ten itibaren özellikle sürrealist yayınlarda illüstrasyonlar yapan Prassinos, 1940'larda Henri Parisot editörlüğünde L'age d'or (Altın Çağ) koleksiyonunun da kitap kapaklarını hazırlamıştır. Aynı dönemde Gallimard Yayınevi'nin çıkardığı La Nouvelle Revue Française (NRF) koleksiyonu için de birbirinden çarpıcı 205 kapak maketi tasarlar. Bu koleksiyonda kimler yoktur ki; Apollinaire, de Beauvoir, Breton, Camus, Faulkner, Hemingway, Kafka, Rimbaud, Sartre... 1952 yılunda Edgar Alllan Poe'nun Kuzgun adlı kitabı için hazırladığı illüstrasyonlar ise kuşkusuz tüm tasarımları içinde en ilgi çekenleridir.
Kuzgun (1952)
İki İnek (1950)
Bebop (1956) - Yün, alçak çözgülü halı

Düğümlerin Dansı
1941'de Paris'te villa Seurat'ya taşındıklarında Mario Prassinos'un komşuları arasında dokuma çalışmalarıyla tanınan jean Lurçat da vardı. Lurçat bir süre sonra Prassinos'u yün ipliklerle tanıştıracaktı.

Dokuma yapmak için önce kağıt üzerine desen çiziliyor, sonra ipliklerin renk kartelasındaki kod numaraları o an için sadece tasarımcının zihninde gerçekleşen bir tür ön izlemeye dayalı olarak kağıda yazılıyordu. Prassinos gibi hafızasını kullanan biri için dokumalar yeni bir oyun gibiydi. Yer yer kaligrafik ifadeler beliren dokumalarında bazen diğer eserlerinde kullandığı desenleri tekrar ediyor, bazen de Turquerie, Türk Gülü gibi verdiği isimler aracılığıyla geçmişi çağrıştıran imgeleri ortaya çıkarıyordu.
Türk Gülü (1966) - Yün, alçak çözgülü halı
Bessie'nin Mezarı (1963)

Portreler: Kayıp Anıların Peşinde
Yaratıcılığının kaynağını belleği olarak gören Mario Prassinos'un kariyerinde portreler özel bir yere sahiptir. Zira sanatçı birinin resmini yapmak için fiziksel benzerliği hedeflemediğini, o kişiye dair zihninde oluşan anılara gereksinim duyduğunu söyler. Prassinos, özgün bir yaklaşımla, hiç tanımadığı Bessie Smith'i çalışırken önce bu caz sanatçısına dair öğrenebileceği her şeyi öğrenerek kendisi için bir Bessie imgesi oluşturmuş, sonra da bu imgeyi tuvale yansıtmıştır.

"Bedensel benzerliği düşünmüyordum, zaten topladığım fotoğrafların her birinde de farklı biri vardı. Bessie'yi resmediyordum. Daha doğrusu, kendimi bunu yapabilecek duruma getirmeye çalışıyordum. Bu portreler zarar uğramış bir belleğin oluşturabileceği türde portreler - hani anımsamaya çalışıyormuşum gibi." (1973)
Alpilles (5 Temmuz 1972)

Dövmeli Tepe
1951 yılında Mario Prassinos eşi Yollande ile Avignon'un güneyinde yer alan Eygalieres'e yerleşir. Her sabah evden çıktığında karşılaştığı o kıpırtısız model; kendinden dövmeli bu tepe Prassinos'u etkisi altına alır. Ressamın tepe çizimlerini yaparken taşıdığı mücadele Prassinos için hem bir iç konuşmayı hem de bir sorgulamayı içerir ve sonunda ressamın mürekkebe bulanmış fırçasıyla yer yer kaligrafik bir ifade kazanan çarpıcı Alpilles serisi ortaya çıkar.
Alpilles (17 Ocak 1973)

"O körü, o sağırı, o dilsizi konuşturdum. Onu imgelerle kapladım. Her geçen yıl ilişkimiz daha yakınlaştı. Her karmaşa, takıntı haline gelen gösterisiyle bendeki ona can verme arzusu arasında bir savaş alanına döndü. O kırıkların, yıllar geçtikçe büyüyen o çalıların, hafif hafif daha derinleşen o yırtıkların hepsi noktalar ve akıntılar, mürekkep ve kağıt oldu, tepe de benim koskocaman desenime dönüştü. Benim oldu." (1983)
Sol: Alpilles (1978)
Sağ: Kırmızı Alpilles (1978)
Othello (1963) - Yün, alçak çözgülü halı
Su Gecesi (1964)

Prassinos'un gravür ve serigrafileri hayli ilgi çekici isimler taşır; La nuit de l'eau (Su Gecesi), Jardin la nuit (Gece Bahçesi), Nuit Marine (Deniz Gecesi) de olduğu gibi... Gecenin, suyun ve güneşin hareketi gibi doğaya göndermeler taşıyan bu çalışmalar, renk egemenliğinde kendini gösteren özgün kompozisyonlardır.
Turquerie (1967) - Yün, alçak çözgülü halı
Pembe Nişanlılar (1972) - Yün, alçak çözgülü halı
Sol: Pretextat (1965)
Sağ: Pretextat (1965)

"Camın önünde, ışık arkadan gelirken, o odanın dibinde oturan yaşlı adam: Arkasındaki perde, tığ işi büyük bir önem kazandı. Pretextat onun önünde siyah takkesiyle, yüzünün açık renk lekesiyle, üstündeki bir tür robdöşambrın büyük kara lekesiyle beliriyordu." (1973)
Pretextat, No.19 (1973)

Dedesi Pretextat Lecomte dönemin kozmopolit Pera'sında resim ve mozaik çalışmalarının yanı sıra gazetelerde sanat yazılarıyla tanınan, Alexandre Vallaury, Şeker Ahmet ve Osman Hamdi gibi entelektüellerle dost, renkli bir karakterdir. Prassinos içinse öncelikle çocuk gözüyle İstanbul'daki evlerinin dekorunda canlandırdığı bir figürdür. 

Edebiyat öğretmenliği yaparken bir yandan da resim ve fotoğrafla ilgilenen baba Lysandre Prassinos'un, Rum halk dilini savunan devrimci duruşu ve sonunda sürgün yaşamaya mecbur kalışı Prassinos'u etkilemiştir. Mario Prassinos tuvalinde bir erk, bir ata figür olarak babasını resmettiğini ancak yıllar sonra itiraf edecektir.
Pretextat, No.15 (1973)

"Ben İsa'yı çizmedim, ne var ki Torino'daki kutsal kefenin, o antik fotoğrafın bu çalışmada etkisi yok değil. Babamı da çizmedim. (...) Resimlere bir süre Peretextats (pere:baba) dedim, bu yolla bunun yeni bir Pretextat avatarı olduğuna işaret ettim. Ama şimdilerde orada babamın olanaksız portresini yaptığımdan kuşkulanıyorum. Yanlarında kapalı gözler - erbezleri olan bir erkeklik organının apaçık betimlenmesi ortalığı karıştırdı. (...) Kesin olan o ki, bu yüzler birtakın takıntıları yansıtıyorlar. Kendini arayan bir imge onlar." (1976)
Kefen (25 Mayıs 1975)
Kefen (3 Haziran 1975)
Çiçek Yiyenler (1978)
Türk Peyzajları, Küçük Ay (1981)

Servilerden Türk Peyzajlarına
Prassinos'un sanatında en ilgi çekici temalar arasında serviler, ağaçlar ve Türk peyzajları gelir. İstanbul'daki evlerinin terasına her çıktığında gördüğü Üsküdar'daki servi korulukları ya da Petits Champs'daki ağaçlar Prassinos için çocukluktan kalan güçlü imgeler olsa gerek. Toprağı kavrayan kökleriyle beraber güçlü bir anlam içeren ağaçlar, ressamın imgeleminde benzer bir metaforla var oluşunu da düşündürür.
Ağaçlar (1982) 
Ağaçlar (1984)
Ağaçlar (1984)
Azap Resimleri için Çalışma (26 Temmuz 1985-1)

Azap Resimleri serisindeki ağaçlar ise yaşamının sonuna geldiğinin ayırdında hazırladığı kompozisyonlar olması bakımından önemlidir. Burada görülen eskizler St. Remy de Provence'teki Notre Dame de Pitie Şapeli'nin içinde yer alan resimlere ait olmakla beraber Prassinos'un son çalışmalarıdır.

Birbirine yaslanan yapraksız, dikenli, sanki kurumakta olan üç ağaç eskizinde, ressam, izleyiciye hayatın bittiği yerde, toprakta yeniden doğacak bir yaşamı işaret eder gibidir.
Azap Resimleri için Çalışma (28 Temmuz 1985-1)
Azap Resimleri için Çalışma (28 Temmuz 1985-2)
Azap Resimleri için Çalışma (28 Temmuz 1985-3)
Kefen No.2 (1990) - Alçak çözgülü halı
Üç Ağaçtan Parça (1997) - Alçak çözgülü halı

Kaynak: Pera Müzesi
Fotoğraflar: Noni

11 Temmuz 2016

Tatil Bitti

Her  güzel şeyin bir sonu varmış, tatil bitti, muhtemelen birçok kişi şu anda ayakları geri geri giderek işinin başına dönüyordur. İşe gitmeyip evde kalanları şanslı görüyorsanız yanılıyorsunuz, onlar da büyük ihtimalle tatil dönüşü biriken çamaşırlara bakıp söyleniyordur :) Herkes için durum içler acısı yani :P Neyse yine de tatiller güzeldir ve o tatlı anılar bizi uzuuun bir süre idare edecektir, buna da şükredelim ;) Bayram öncesi yaptığımız Göcek tatilinden karelerle iyi haftalar diliyorum hepimize!
Askıları fiyonklu bluzum Rosegal'den...
Bluz: Rosegal
Şort: Zara
Ayakkabı: H&M
Çanta: Koton
Bileklik: İpekyol
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...